27 Şubat 2011 Pazar

İzler, tozlar

Murathan Mungan hayranıyım ben. Sıkı hayranlarındanım. Bugünlerde Stüyo Kayıtları'nı okuyorum. Kibrit Çöpleri'ni ise yanımda taşıyorum. Stüdyo Kayıtları'nda Yaz Geçer kitabına ismini veriş hikayesini anlatıyor. Yaz Geçer okuyunca iki farklı anlam bulunabilen bir kitap ismi. Yaz; mevsimlerden yaz olabileceği gibi yazmak da olabiliyor. Ben hep yazarsan geçer anlamıyla okumuştum. Kitapta da söylendiği gibi bazı şeyler yazsan da geçmiyor. O yüzden yazasım yok herhalde. Hayatın izini tozunu sürmediğim bir dönem.

"Yazı ile hayat birbirlerine yardım ederler yalnızca. Birbirlerinin yerine geçmezler." Murathan Mungan/Stüdyo Kayıtları

Aklımdan geçenleri ne sanal ne de gerçek hiç bir ortama aktarasım yok. Olur ya öyle, herşey akar gider. Günler birbirini takip eder. Sabah kalkarsın, bir rutini izler, eve dönersin. Etrafında bir yaşam dönüşür. Konuşacak olursan sözler uymaz. Söyleyecek çok şey olsa da anlatacak bir şey olmaz.

"Kaldı ki, yaşadıklarımızı doğru hatırladığımızı nereden çıkarıyorsunuz?" Murathan Mungan/Stüdyo Kayıtları

Dün kızımla Sirk du Soleil'e gittik. Bir okul gezisiydi. Önce Body Worlds'e gittik. Çok etkileyiciydi. Her haliyle. Fikir, tasarım, gördüğün vucütların gerçek vücutlar olması, ... İnsan olmanın böyle mekanik yapısını apaçık görüvermek ürkütücü bir deneyim. Öyle apaçık ki, galiba insan ondan ürküyor.

Sonra Sirk. Muhteşemdi. Daha fazla sözle tarif edemem. Muhteşemdi. İnsanın yaptığı işin zirvesinde olması nasıl bir duygu diye düşündüm.

"Yaranın çıplağına vurulmaz. Anlatmaya soyunanlar buna güvenir. Giyinik yaralarla yazanların, anlatanların hikayelerindeyse bizi inandırmayan şeyler vardır. Sonra yara kilitleri. Kimilerinin ilk yarası kendi kilidi olur; bir daha açılmaz. Yarasının farkında bile olmadan yaşayanlarınsa anlatmaya, dinlemeye değer hiçbir hikayeleri yoktur, onların düzayak mutlulukları vardır; kolay sevinçleri." Murathan Mungan/Kibrit Çöpleri

Film : Eyvah Eyvah, Eyvah Eyvah 2 (Son yıllarda seyrettiğim en eğlenceli filmler!)

Haftaya; yok fazladan bir şey. Haftasonu kocam Beyrut'a gidiyor. Azıcık kıskanıyorum. Ben de Beyrut'a gitmek istiyorum.

8 Şubat 2011 Salı

Yanılsamalar

Euro son 10 yılın en yüksek seviyesindeyken (kader) gittik, sağ kulağım işitmez biçimde döndük. Almanya çok kaideli, çok düzenli, buzzz gibi bir memleket.
Havada asılı incecik, şeffaf bir pus. Gövdeleri yosun tutmuş, çıplak ağaçlar, yerlerde kurumuş yapraklar, büyüklü küçüklü nehirler, buz tutmuş su birinkintileri, yol kenarında kar, sessiz, sonsuz yollar, köprüler, şehirler...

19 yıl önce, üniversiteye başladığımda tanıştığım, tanıdıkça çok sevdiğim, birbirimizde kendimizdeki eksik parçaları bulduğumuz, bulunca birlikte tamam olduğumuz, mesafelerin aramızdan hiç eksilmediği, yıllara ve mesafelere inat gittikçe daha yakın olduğumuz arkadaşım ve ailesiyle kaldık.

Öyle uzaklardayken, hani bir de günün özeti "bugün nereye gitsek", "aman ne kadar soğuk", "akşama ne yesek" falan olunca hayat değişiveriyor. Uzakta bıraktığın günlük yaşamın, gündemin, hayatın bir başkasının hikayesiymiş gibi geliyor. Ya da yeni seyrettiğin bir film kahramının hikayesi gibi... Sen dışarıdan bir izleyicisin! Sanki herşeyi orada bırakmak ve çok uzaklarda yeni bir hayata başlamak mümkün.

Onca yabancılık, benzemezlik içinde hissettiğim "baştan başlamak mümkün" duygusunu sevdim. "Herşeye en baştan başlamak ve hiç bilmediğin bir yerde yalnız olmak kim bilir ne kadar zor" diyen bir ses hep içimde yakılansa bile...

Kahramanın ben olduğu filme dair duygularım...?
Uzaktan bakınca, hayatımı oluşturan herşeye dair ilk değişen büyüklük algısı oldu. Uzaktan bakınca herşey küçüldü, önemsizleşiverdi! Ayrıntılar silindi, görünmez oldu. Birden bire yaşam seyreldi!

Kendimi uzaktan seyrettiğim kahramana tiyo verirken buldum.
Beni duydu mu?

"Acılar ve mucizeler ikiz kardeştir, aynı anda doğarlar." Paul Auster/Yanılsamalar Kitabı