17 Mart 2014 Pazartesi

Öze Dönüş

Kadınlar için hazırlanmış, kadın kadına bir programa gittim. Öze Dönüş. Coming Into Your Own.
Dolu dolu üç buçuk gün geçirdik. Baharın serinliğinde, çiçek açmış badem ağaçları arasında, kadınlar, gölgeler, göz yaşları, şaraplar, şarkılar, şiirler, eski ve yeni dostlar arasında ... Sabah erkenden kalkıp yogayla başladık güne. Hem öğle, hem akşam yediğimiz tatlılar kesmedi. Çaya taze naneler kopardık, güneş batışında yürüdük. Öyle kadın kadına; en insan, en öz halimizde, hayır duaları ettik birbirimize. Hayaller kurduk. Sarıldık sıkı sıkı.
Aşktan, sevgiden, anneler, anneannelerden, kuzlarımızdan, geçmişten, gelecekten konuştuk.

Ben gelirken, bir şeyler eklemiş değil, bir şeyler bırakmış döndüm. Daha hafif... Melek kartında yazdığı gibi; fazla yüklerimden kurtulmuş.

Gece ateşlendi güzel kızım. Can arkadaşım "babamı kaybettik" yazdı. Sımsıkı sarıldım ikisine de. Sarmak üzere...
Kalbim neredeyse bedenimle orada olmayı seçtiğim için kutladım kendimi.

Ben bu yıl şükrediyorum. Benim için olmuş, olmakta olan, olacak her şeye. Yolumu yazan kadere ve bu yolda yürümeye cesaret eden kendime bayılıyoruummmm....

Sevgili Burcu Yalman ve İpek Arcan'ın lider olduğu CIYO programını bulun ve sakın kaçırmayın!

Ben doğanın sesiyle söylenen ve tekrarlanan bir sözcüğüm ;
Ben mavi çadırdan yeşil halıya düşmüş bir yıldızım.
Ben Kış’ın gebe kaldığı, İlkbahar’ın dünyaya getirdiği elementlerin kızıyım.
Ben, Yaz’ın kucağında yetiştim ve Sonbahar’ın yatağında uyudum.

Şafak vaktinde rüzgarla birleşirim, ışığın gelişini duyurmak için.
Akşamları kuşlara katılırım, ışığın vedasında.

Düzlükler en güzel renklerine bürünmüştür
Ve hava benim kokuma karışır.

Uykuyu kucakladığımda,
Gece’nin gözleri olur üzerimde ve
Uyandığımda, günün tek gözü olan güneşe bakarım.

Şarap diye çiğ içerim ve kuşların sesini dinler,
Otların ritmik salınışıyla dans ederim.

Ben sevgilinin armağanıyım; ben düğün çiçeğiyim;
Ben bir mutluluk anının hatırasıyım;
Ben yaşayanın ölüye verdiği son armağanım ;
Ben mutluluktan bir parça, hüzünden bir parçayım.

Ama yukarılara sadece ışığı görmek için bakarım,
Gölgemi görmek için bakmam aşağılara.
Bu insanın öğrenmesi gereken bir bilgeliktir.

Kahlil Gibran

9 Mart 2014 Pazar

Mutluluk

Yağmurdan sonra gökkuşağı, yol kenarındaki gelincikler
Bahar gibi...
Sabahın kokusu, yatağından yıldızları seyretmek gibi
Öyle bir telaş, bir heyecan, bir sevinç
Bu dünya yeni kurulmuş gibi...
Hep hayal, hep umut
Öyle de, böyle de olur
Olan da kabul, olmayan yine olur
Bir parçası eksik sandığın yap bozu
Nihayet tamamlamış gibi...


Yakamoz

Ahmet Kaya'dan Yakamoz  dinliyorum. Ne kadar güzel söylüyor...  Kum gibi'yi dinledim, Mahur, Vur Beni, ...
Nefis bir albüm "Bir Eksiğiz". Yine de her şarkıyı Ahmet Kaya söyleyince başka güzel. Tam kalbime dokunuyor. Gözlerim doluyor. Kadife gibi ama insana deyen bir tutkuyla söylüyor.

"Bırak ay gitsin, sen kal bu gece
Umudumsun sen"

Her şarkısını ezbere söyledim. Ne zaman bu şarkıları dinlerdim..? Yine;  "ne çok zaman geçmiş" şaşkınlığıyla "daha dün gibi" arası...  Bir haliyle hiç birşey değişmemiş sanki. Bir yanıyla her şey artık bambaşka. Benim gibi.

Herşeyin hep aynı akıp gittiğini sandığın, hiç bir olağanüstülüğün olmadığı günlerden bir gün,  bir sebeple 1 aylığına bir yerlere gidersin. Mesela yazlığa diyelim. Dönünce birden fark edersin, sokakta bir tabela değişmiş, manavın önüne bir saksı eklenmiş, yan blokta bir daire boşalmış, ... Şaşırırsın!
Bazen roller değişir bir anda. Evde emekleyen bebeğin dünyasını merak eder, emeklemeye başlarsın. Birden bütün ev değişir! Halıların, kapıların, eşikler, çekmeceler, dolaplar bir başka olur birden! Bizimki böyle bir ev miydi???
Bileğini burkar, 3-5 gün topallayarak yürürsün. Belki bir destekle. Birden yollardaki tümsekleri, çukurları far edersin. Kaldırımlara çıkılamaz, belediye otobüsleri meğer atletlere göre tasarlanmış. Dünyan değişir.
Dünya tatlısı yeğenini 2 ay görmezsin, görünce ne çok değiştiğine hayret edersin. Dişi öyle miydi?  Saçlar?

Bazen birisi detaylar hakkında soru sormaya başlar. İlk defa gördüğü şeyleri anlamak için... Sorulara cevap vermeye başlayana kadar fark etmediğin detaylar arasında, bir de eskiden şöyleydi" demeden durmadığını fark ediverirsin! Meğer ne çok şey değişivermiş...
Bazen gerçekten dünya değişir. Öyle küçük küçük değil, her şeyi yerinden oynatarak. Baştan başlamış gibi hisseder insan. Belki gerçekten baştan başlayarak...

Bir zamandır değişimlerin her çeşidiyle iç içeyim. Hayatımında, işyerimde, memlekette her şey değişiyor. Küçük küçük değil, devrim gibi. Günlük hayata dair sorulara cevap verirken, hayatımı başka bir gözle görüyorum.

Her gün yeniden başlayan hayatı hep aynıymış gibi kabul ederek korkularımızı uzak tutarız. Sanal bir güvenlik duygusu hissederiz. Kuru kahveyi marketin aynı noktasında bulmak isteriz. Kek şu dakikada kabaracak, bildiğimiz marka çay güzel demlenecek,  haberler aynı kanalda, aynı saatte başlayacak... İnsan güvende hissediyor.

Herşey değişirse ne hissederiz? Heyecan, kaygı, enerji, yorgunluk, umut, cesaret, merak, ... Kolayca alışır mıyız? Nihat Sırdar artık Show Radyo'da mesela.

Kartopu gibi bu iş bloggerlar... Bir başladı mı, ardı arkası gelmiyor. Yuvarlandıkça büyüyor. Ben iflah olmaz bir  umutvarım. Sonunda her şey tam da olması gerektiği gibi olacak. Mutlaka!

Kendimi ilk defa Yakamoz dinlediğim günkü halimle hem aynı hem de tümden bambaşka hissediyorum. Öyle...

"İnsanım. İnsanca olan şeyler bana yabancı değildir." Karl Marx