15 Kasım 2018 Perşembe

Kendini Sev(me)-Hangisini?

Kendimi çok sevmeye hazırım. Böylece başkalarını da sevebileceğim. ("İnsan kendini sevmeden başkalarını sevemez" şiarını takip edicem) Ve fakat hangisini?

Obsesif bir kadınım. İçimde rahat, huzur yok. Yok ocak lekeli, yok çamaşırlar birikti, yok ayakkabılar dağınık, yok ütü birikti diye ne huzur veriyorum ne huzur buluyorum. 7/24 evin içinde yeterince temiz, derli toplu olmayan yer arıyorum. Bolca buluyorum. Yüzüm asık, üstüm başım pespaye, işim hiç bitmiyor. Hep telaşlı, hep yorgunum. "Bi dur, bi rahat ver be kadın!" İyi de, o zaman sabah temiz tişört nereden bulacağız, okul eteği, kedilerin kumunu kim temizleyecek, zaten eve yorgunluktan tükenmiş gelen kuzucuğum bir de etek mi ütüleyecek? Şöyle tertemiz evde, çayımızı alıp güzel bir şeyler seyretmenin huzuru hiçbir şeyde yok!
Sıkıcı bir kadınım. Kalabalıklar, yeni insanlar bana göre değil. Kitaplar, sokaklar, yürüyüşler, filmler olsun bana. Bir kaç can arkadaşım, hep aynı kıyafetler, hep aynı renkler... Arada saçlarım değişir, gerisi hep aynı. Ama cesur kadınım. Korkusuz değilim ama korkularım durdurmaya yetmez beni. Yavaşlatır belki. Kendime olabildiğince dürüstüm. Bırakıp gidebilir, gittiğim yerden dönebilirim. Baştan başlayabilir, kimseye benzememeyi göze alabilirim. Sonu belli olan bu hayatta ihtimallerle dostum. Yılmaz, yorulmaz bir tarafım var var olmasına ama ikiz kardeşi "istersen hiç başlamasın" da hep benimle. Bazen neden bırak(a)madığımı bilmediğim mücadelelerin içinde bulurum kendimi, bazen bir türlü başla(ya)mam, bir adım at(a)mam. Gözümdem yaşlar gelip, nefesim kesilene kadar gülerim, saatlerce bağıra çağıra şarkı söylerim, bir kocaman tatlıyı yemekten once yerim. (Eğlenceli bir tarafım da mı var yoksa?) Bazen yanar içim ama hiç duman tütmez. Buzdan, taştandır zırhım. Sanki kılıç kesmez. Bazen gözümün yaşını durduramam. Kalbim sıkışır, titrer gönlümün teli. Her canla bir olurum, her sevinçle, her acıyla, her duyguyla... Öyle küçük bir kız çocuğuyum. Bazen kibir gölgeler görüşümü, bazen kıskançlık. Utanırım kendimden. Utanmadığım da olur. Aşık olurum, aşk olurum bazen. Sıcacık... An gelir kimseler erişemez yalnızlığıma. Buz gibi... Öfkem yıkar geçer; kimi zaman beni, kimi zaman en sevdiklerimi. Bazen dünyada öfkelenmeye değer ne var diye düşünür; hiç bir şey bulamam!

Daha böyle satırlarca yazarım. Hazırım kendimi sevmeye; ama hangisini?


"All I can do is to be myself, whoever that is." Bob Dylan

1 Kasım 2018 Perşembe

Kendini Sev(me)


Bir kendini sevme, kendini beğenme çağındayız. Her derdin şifası kendini sevmekte. "Önce kendini sev ki sevilesin" inancı yayılıyor her yerden, herkese. İyi de, insan kendini nasıl sevecek? Kendine iyi davranmalar ("Take care of yourself"-İngilizce'den tercüme; nasıl olacaksa), masajlara gitmeler, kendini takdir etmeler falan tavsiye ediliyor. "Başardıklarını düşün, güçlü yanlarını hatırla." Kendinde sevecek bir şey bul (?)

İnsan sevmeyi sevildikce öğreniyor. İstese de kendini sevmeyi, normal her fani, sevildiği kadar sevebiliyor. Önce bir başkası sevecek seni illa ki, şöyle dolu dolu. Yargılamadan, incitmeden, her halinle, herşeyinle... Ki sevmeyi öğrenesin. Eğer, yargılanmadan çok sevildiğini hissetmemişse insan, öyle zor ki kendini sevmeyi öğrenmesi.

Eğer sevgi hissetmiyorsak, yargılandığımızı hissederiz en çok. Yargılanmak çok acıtır. Kendinden utanır olur insan. Yok olmak ister, başkası olmak ister. O yüzden en çok utanmaktan korkarız.  "Sır” dediğimiz şeyler bizi utandıran yaşantılarımızdır. O utanç bizi yaralar. Yaralarımızı saklarız. 

Koşulsuz sevgiye dayanan bir ilişkide kimse yargılanmaz, utandırmaz. Kimse kimseden utanmaz. Yeni yaralar almaz. Ancak o güven ortamında , eski yaraların olduğu zamana geri döneriz. Utanç hafifler. Yaramızla barışırız ya da yaramızı yatıştırırız. Sonra yavaş yavaş bugüne döneriz. Yara illa ki şifa bulmaz ama sızı durur. Kendini sevmek mümkün olur.

İnsan bir de travma durumunda geçmişe geri döner. Bu sefer onu taşıyan zaman makinası sevgi, güven değil, korku olur. Yara(lar) derinden sızlar yeniden. Utanır insan bir daha... Saklar kendini kat kat. Yara örtülür, maskeler çıkar ortaya. Kendini gerçekleştiren kehanet buradadır. Korunsun diye kapattığın yara derinleşir, irin olur, akar. Görünür her yerden. O zaman daha çok kapatmak ister insan.  Daha fazla utanır. Kimse altında ne olduğunu bilmediği örtülere güvenmez, maskeleri sevmez. İşte o zaman, kendini sevmek zordur.

Durmadan kendini sevmeyi öğütleyen eğitimler, paylaşımlar, yazılar, tavsiyeler arasında hepsinden daha iyi bir tavsiyem yok. Tavsiyelerin değil, soruların yoldaşıyım.

Kendini sev(me), beğenme üzerine biraz daha yazacağım.


"Tek kişilik miydi ki bu şehir, sen gidince bomboş kaldı." Özdemir Asaf



Kitap: Bir Kadının Yaşamından 24 Saat-Stefan Zweig