31 Aralık 2012 Pazartesi

Yeni Yıl

Sevgili Blogger'lar,
31 Aralık akşamı yazısına sıra geldi, bir kere daha...

Bu yıl benim kendimin en iyi halini bulduğum yıl oldu. O yüzden unutulmaz. Satürn nihayet burcumdan çıktı. Az mı?
Hayallerime buldum, onlara inanmayı seçtim. Akışta kalmayı, öğrenmeyi, gerektiğinde savaşmayı, kendime dürüst olmayı,  cesareti, vazgeçmeyi, denemeyi, öğrenmeyi, yeniden başlayabilme gücünü... Çok "iyi ki" dedim. Keşke'ler yankılanmadı değil.
Uzuun uzun yürüdüm. Bir masal yazmaya başladım. Bir sürü okudum, yazdım, ağladım, güldüm. İlk defa facebook sayfam oldu. En sevdiklerimleydim, kimdeyse gönlümün izleri, zamanımı onlarla geçirdim. Uykusuz sabahlarım oldu bir sürü, vedalar oldu, endişeler, sürprizler, hatta mucizeler... Ben bir arpa boyu yol aldım. Yolum uzadı. Yani, 2013'de çok işim var. Heyecanlı, istekli, meraklıyım. 

Bu akşam aldığım çok güzel bir mesajla bitireceğim. Bu mesajı alanlardan olduğum için ne kadar şanslı olduğumu bildim, bir kere daha...
Blogger'lar ben çok şanslıyım. Beni tanıyanlar ne dediğimi biliyorlar. Bilmeyenler tereddüt etmeden inanabilirler. Mucizelere inanıyorum. Mucizelerden bile nadir insanlarla ve onların sevgisiyle çevriliyim. Dokunulmazlığım bundan... 

Mesajın en sevdiğim kısmını hepimiz için yazıyorum. 
Dünya insanların, hayvanların ve bitkilerin, bütün yaşam örüntülerinin
sağlam ama görünmez iplerle birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğu ışıktan
canlı bir matriks gibi.. Yalnız olduğumuzu ve hareketlerimizin
sonuçlarına yalnızca kendimizin katlanacağını sanmakla ne kadar
yanılıyoruz! Anonim bir  bütün bu ama bir o kadar da kişiye özel
parçalar var. Herkesin ihtiyacı kadar herseyden var.
Hepimizin bu matrikste neyi öğrenmesi gerekiyorsa onu öğrenmek icin
geliyoruz. Bir açık büfe ya da daha çok açık bir okul gibi, ne kadar
öğrenmek istiyorsak o kadar öğreniyoruz.
Her şey sevgi ile verildiği ve sevgiyle kabul edildiği zaman güzel ve
makbul olur, insanın içine hoş bir duygu verir.
Bir şey görev gibi yapıldığı zaman ya da karşı tarafin göreviymis gibi
görüldüğü zaman sevgi yerine üzüntü verir
2013 size verilenleri sevgiyle kabul edebileceğiniz bir yıl olsun.

Sizi seviyorum.
Film: Anna Karanina-Yeni bir yorum, kitabın sadece bir kısmı ama beğendim.
          Pi'nin Yaşamı-Enfes! Mutlaka ama mutlaka! MUTLAKA! 
Kitap: Doğu'dan Uzakta/Amin Mauluf

(pi'nin yaşamı-mutlaka demiş miydim?)





16 Aralık 2012 Pazar

Tarihi fırsatlar


Aralık ayı fazlasıyla heyecanlı bloggerlarım. Hafta içi 12.12.12 tarihi geldi, bu istisnai tarih hemen bir fenomen oldu. Kızım okuldan aradı. "12.12.12 saat 12.12'de dilek dilemeyi unuıtmadın, di mi?" demek için. Saati kaçırsam da günü kaçırmadım. Dileğimi diledim. Üstelik, o gün benim için çok güzel bitti.
Önümüzde yüzyılın kehaneti bizi bekliyor. 21.12.2012. Yeni bir hayatın başlayacağı tarih. Sadece beş günümüz kaldı. 21.12'yi geçirdikten sonra,yeni yıl akşamı var. Kararlar verilecek, listeler yapılacak, dilekler tutulacak. Fırsatlarla dolu bir ay bloggerlar...

Geçtiğimiz hafta bunca tarihi ve astrolojik fırsat gökyüzünde dolaşırken, fani dünyada annemin omuz tedavisinde ameliyatsız ilerleme kararı verildi. Annem bazen keyifli, bazen çok ağrılı idare etti. Teyzelerim annemi bir dakika yalnız bırakmadı. Bugün bir teyzem döndü.

Kızım iyileşti. Gözün gözü görmediği yağmurlar yağdı. Sonra güneş açtı. Hava soğudu. Günler geçti.
Geriye ne kaldı?
Bazen hayatımın bütün düğümlerini çözdüğüm duygusu, bazen hiç...
Her mesajla, gönderilen e-postayla, aldığım her geribildirimle sonsuz şükran hissettiğim koçluk görüşmelerim...
En hazırlıksız olduğum zamanda zihnimde açılıveren bir perde... Perdenin ardındakiyle dünyamı anlamdırmaya çalışma...
Hayaller kurmayla vazgeçme arasında gidip gelmelerim...
Umut, hiç yitirmediğim...
Öfke, sabırla mücadele ettiğim...
Cesaret, her gün daha fazla içimde hissettiğim...

Bildiğim; çalışmayı çok sevdiğim, korkularımı terk ettiğim, dilek dilemekten hiç vazgeçmeyeceğim, içinde hayaller kurmadığım hiç bir yerde olmak istemediğim... İçimde benden bir sürü ben gizlediğim.

Şimdi size bu yılın dilek imkanını sunuyorum: Kesinlikle gerçek olacağını bileceğiniz tek bir dilek hakkınız olsa, ne dilersiniz?
(Ben kendi dileğimi buldum. Gerçek olana kadar size söylemeyeceğim. Olacağına inanıyorum. Olduktan sonra sizindir, söz...)


Kitap: Rüya/Arthur Schnitzler
           Thinking, Fast and Slow/Daniel Kahneman (müthiş!)

"We're prone to overestimate how much we understand about the world and to underestimate the role of chance in the events." Daniel Kahneman/Thinking, Fast and Slow


8 Aralık 2012 Cumartesi

Kanepede

Annemin omzu daha iyiye gitmemiş. Hatta kötüleşmiş. Askıyı daha sıkı bağlayarak hafta sonunu geçiriyoruz.  Pazartesi yeniden kontrol edilip, karar verilecek. Kızım haftanın son üç günü hastaydı.
Üzüldüm çok, yoruldum bazen, çaresizmiş gibi hissettiğim oldu, öfkenip sonra da suçluluk duyduğum oldu. Arada diğer teyzem de geldi.
Hayat, zaman aktı. Sanki her şeyin hem içindeyim, hem de dışarıdan bir seyirciyim.

Bugünü kanepede geçirdim. Hiç kalkmadan. Böyle günler geçirebilir gibiyim.

"The world is such, because you are such..." Tanrılar Okulu/Stefano D' Anna



2 Aralık 2012 Pazar

3. Yıl!

Blog'umun doğumgünü! 
Plan yaparken başıma gelenler nedeniye gerçekleşemeyen planlardan birisi de 3. yıl yazısı oldu.
Yoksa 3. yıl yazısını nasıl da planlamıştım! 29 Kasım blogumun yıldönümüydü.

Plana uyamadığım için 3 yıl önce yazdığım yazımı kopyaladım. Ne dersiniz bloggerlarım; hayatımız her saçma ve sefil haliyle bile bir mucize değil mi?
Ben mucizelere inanıyorum. Daha fazlasını istiyor ve heyecanla bekliyorum. Çünkü olacağını biliyorum.


Merhaba,
Daha önce yazdıklarım meğer bir blog değilmiş. Ama sonunda oldu. "Niye" blog yazmaya başladığımı bilmiyorum. Ama anlama/anlatma çabasına hiiiç girmeyeceğim. Daha çok "nasıl" yazacağıma odaklanmayı seçiyorum. ("Seçiyorum" güzel kelime oldu.) Seçim yapabilmek yaşamdaki en büyük lükslerden bana sorarsanız... Tüm yaşamımızı belirleyen seçimlerimizin ne kadarını gerçekten ve bilerek yapıyoruz dersiniz? Yaşamımızın başına dönsek aynı seçimleri tekrar yapar mıyız? Malum seçimlerin sonuçları var. Sonuçlardan memnun muyuz? Mesela bu blog sonuçlardan birisi. Benim 11 yıl çalıştığım gayet iyi bir şirketin, gayet iyi bir pozisyonundan ayrılmaya karar vermem ve ardından başlayan yeni hayatımın notları...

Detaylarla gireceğiz. Ama bugünlük bu kadar. Bakalım beni okuyan olacak mı, ben yazmayı sürdürebilecek miyim, başka seçimler, başka sonuçlar olacak mı?


Satürn'den kurtulduk bin şükür, yılbaşına doğru daha da iyi olacakmışız. 21 Aralık heyecanını da atlattık mı heyecan kalmayacak.

Başıma Gelenler

Bloggerlarım,

“Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir” diyen büyüğümüzü haklı çıkaran günlerdeyim. Epeyce önce alınmış Barselona biletleri cebimizde, hava durumuna bakmışız, rotamızı planlamışız, izinleri almışız. Gideceğiz işte!

Sabah erken kalkıp bir iki mail cevaplayayım, duşumu alayım, bavulu kapatayım derken bir telefon… Annemden… “Evde düştüm, yetiş” diyor. Koşarak gittim. Durumu fazla dramatize etmeden anlatayım; annemin düşmesiyle sağ omuz kemiği kırılmış. Neyse ki ameliyat olmadı, neyse ki hastanede yatmadı. Ama halimiz perişan elbet.

Ve fakat bunun sadece birkaç gün önce, benim evdeki elim ayağım olan Nazlı’nın apandisitinin patlayıp apar topar ameliyat olmasının arkasına denk gelmesi bonus oldu.  Hakkını verelim!

Malum öğrendim, hiç tereddütsüz biliyorum ki; bunun da vardır bir hikmeti. Kim bilir ne? Belki Barselona’ya gitmemekle, belki burada kalmakla, belki bu iğne deliğinden geçerken, belki hepsi bir arada, belki hepsinden daha fazla… Vardır bir hikmeti.

Ben plan yapanlardan değilim. Bunu gururla söylemiyorum. Azıcık yapsam sanki daha iyi ya, neyse… Ben hayal kuranlardanım. Bir de adapte olanlardan. Fakat son zamanlarda iyice fark ettim ki, hayal kurma işinde acemiyim, detaylarda çok boşluk bırakıyorum. Başıma gelenlere adapte oluvermek kolayıma geliyor.  Belki de öğrenmem gereken daha az adapte olmak, içinde bulunduğum kabın şeklini almaya uğraşmaktansa daha fazla kendi hayalime, isteğime, tercihime odaklanmak, …  
Amaaaa  işin burası, uyanık fanilere bir saklanma, kendini kandırma fırsatı barındırıyor. Kendi isteklerini küçültüp, sonra da isteğinde kararlı gözükmek! Nasılsa istediğin ortama pek uygun oluyor.  Bedel yok, risk yok, değişmek yok. Nasıl? Hem kendini iyi hissediyorsun hem da aslında değişmiyorsun. Dahiyane değil mi? Kendini böyle bir ömür kandırmak mümkün. (mü?)

Haftanın sonu başka bir sürprizle geldi. Eski bir arkadaşım arayıp “Homepati kursuma gelmez misin?” deyince çok gitmek istedim. Üstelik o sırada hastanedeydim, annemin faturalarını falan alıp berbat hissediyordum. Hafta sonu kocamın balığa gitme planı olduğundan pek ihtimal vermedim. Ve fakaaattt hava muhalefeti nedeniyle balık iptal edildi! Cuma akşamı sınıf anneleri buluşması ve o kadar şarap sonrası sabahın köründe kalktım,  gittim.  Çok da iyi ettim.  Eğitimin ikinci günü bugündü, ona gidemedim. Zira hem Zeyno’nun okulunda kermes, hem yorgunluktan geberme hali beni engelledi. Bugün olmasa da bir gün devamını mutlaka öğreneceğim.

Bloggerlar,
Teyzem yetişti anneme. Haftaya da diğer teyzem geliyormuş.
Haftanın sonunda Nazlı’da döndü nihayet.
Ben işlerime ve hayata ha yetiştim ha yetişicem… Az bir gayret.

Bir süre sonra,
bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki
ince farkı öğrenirsin,

Ve aşkın yaşlanmak,birlikte olmanın da güvende olmak anlamına gelmediğini öğrenirsin,

Ve öpücüklerin sözleşme
ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye
başlarsın,

Ve yenilgileri
başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
bir çocuğun üzüntüsü ile değil, bir yetişkinin
zerafeti ile,

Ve herşeyi bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin
çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir.

Bir süre sonra güneş ışığının yakıcı olduğunu öğrenirsin
eğer fazla maruz kalırsan.

Bu yüzden,
başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
kendi bahçeni yarat
ve kendi ruhunu kendin süsle.

Ve göreceksin ki dayanıklısın..
Ve kuvvetlisin,
Ve değerlisin...

Veronica A. Shofstall-Bir Süre Sonra