28 Mayıs 2012 Pazartesi

Ezik miyim ben?

Haftasonu İstanbul'daydık. Adalara gittik. Hava güzeldi, adalar çok güzeldi, arkadaşlarla olmak güzeldi. Burada kaldı boş işler bir süreliğine...

Bugünkü yazımız reklamını yaptığım üzere pişmanlık üzerine. Fakat pişman olmak değil de olmamak deneyiminden başlayalım, bakalım nereye varacağız...

Bloggerlarım,
Ben tedbirli bir insanım. Üstelik kıl mertebesinde cool sayılırım. Ve fakat konu ben değilim.
Şimdi sevgili bloggerlar, benim canımın içi Mügüş'üm aşık oldu. Aşık oldu dediysem, hikaye eski. Aşık oldu, aşk acısı çekti falan filan derken sonunda bir ara vazgeçti. Mevsimlerden bahar,akşamlardan cuma olan bir akşam ben ve benden bile tedbirli (korkak) ve cool (kıl) can arkadaşımla kordonda otururken bize katıldı. Bize aşkından ve planlarından bahsetti. Amanııınnnn! Planlar zinhar benim (bizim) onaylayabileceğim gibi değildi.
Ben ki burnu düşünce yerden almayı girişimcilik zanneden bir neslin bayraktarıyım! Tamam, bu tavrımın önemli bir nedeni sefil kuşağımda gizli, kabul ediyorum. Ve fakat bizim kuşağımız da kendi çapında girişimciler çıkardı neticede.

Allah'tan Mügüş'üm beni dinlemedi. Kendi yolunda ilerledi. Göze aldı. Neyi? Kendi gibi olmayı, öcüleri, böcüleri dinlememeyi, mükemmel olmamayı, etrafı memnun etmemeyi, vazgeçmemeyi, hayal kırıklığına uğramayı, cool olmamayı, onaylanmamayı, uğruna divane olunan kız olmamayı, ... Denemeyi seçti.
İnanmayacaksınız ama benim kızım da böyle. Cesaretle deniyor. Bedellerden hoşlanmasa da göze alıyor. Ve sonuç ne olursa olsun, o kazanıyor. Kendine doğru bir adım daha atmış oluyor.

Koçluk görüşmelerim arttıkça benzer bir gündem kesiyor yolumu. Farklı biçimlerde.
En derin pişmanlıklar "pişman olmamak" adına yapılan vazgeçişlerle ilgili. Sandığımız gibi kaçan fırsat değil pişmanlığı yaratan. İnsanın kendinden uzaklaşması. Kendi özünden uzaklaştıkça, aynada gördüğün kişiyi sevmez oluyorsun. Güvende hissetmek uğruna vazgeçtiğin her hayal hayatında söndürülmüş bir ışık, kapatılmış bir perde gibi. Sonunda karanlıkta kalıyorsun. Işıksız. Konserve kutusunda gibi.
Pişmanlık da vicdan azabı gibi bedende yer buluyor çoğu zaman. Vicdan azabı kusma olur ya çoğu zaman, pişmanlıklar da kendi yerini buluyor. Denk geldiklerim hep bir sıkışma. Nefeste, göğüste, omuzda,... Benimki daracık bir repertuar. Kim bilir başka ne...

Artık öğrendim. Sen hayata, insanlara neyle gidiyorsan, onunla karşılanıyorsun. Cesaret cesaretle, umut umutla, içtenlik içtenlikle,... "Mantıklı olan" ya da "doğrusu bu" diye razı olduklarımız sonunda "pişman değilim" aslında diye biten cümlelere bağlanıyorsa hele, herşeyim var ama sanki içimde birşey eksikse, hep bir önşartın tamamlanmasını beklemekle geçiyorsa zaman, ...

Geçen hafta çaycımız Hacer hanım; ayın sonu da geldi diye laflarken "hızlı hızlı geçsin günler de bir an önce emekli olalım" dedi. 
"Öyle deme yahu! Ömrümüz geçiyor, acele etmeyelim" dedim. "Ne diyeyim peki ?"dedi. Sonra daha ben birşey demeden kendisi verdi cevabı, coşkuyla: "O zaman aşk olsun" dedi. "Çok büyük bir aşk olsun.Günler hiç geçmesin isteyelim." Bayıldık bu dileğe. Hatta bıu dileğin bir totemi olsun istedik. Birer bilezik aldık kendimize. Şimdi bekliyoruz Hacer hanım'ın aşkını.

Ben de Büyükada'da Aya Yorgi'de iki mum yakıp, dileklerimi diledim.

Mügüş'üm hala pek cool, pek havalı üstelik de çok mutlu. Kendisine bana hiç bir şey sormamasını tembihledim. O benim üstadım.

Bu arada annem 60'lık ergen zıptirik teyzeyle çok eğlenmiş, iyi mi? Yarın dönüyor. Ben sittin senedir boşuna cool durmuşum. Yazık olmuş ergenliğime.

Yoksa gerçek bir ezik miyim ben?

Bu hafta eski şirketimden çok sevdiğim bir arkadaşım Almanya'dan geliyor, işte görüşmeler, toplantılar, hafta sonunda aylardır hazırlandığımız etkinlik, Cuma akşamı kızım okulda kamp yapıyor. Haftaya part3'de asistanım.

Bir sonraki konumuz itirafların devamı olabilir. İtiraf edilecekler birikti.

"Telefonu kapatırken içimde bir rahatlık hissettim. Hani bir sırrı taşımaktan yorulur da birine anlatınca huzura benzer bir hisse kapılırsın ya, işte öyle bir şey..." Ahmet Ümit/Sultanı Öldürmek





25 Mayıs 2012 Cuma

Rüya bütün çektiğimiz

Psikeart'ın bu ayki sayısının konusu "rüya".

Kendi rüyalarımı hatırladım tek tek. Hiç aklımdan çıkmayanları, tekrarlananları, anladıklarımı, bir türlü anlayamadıklarımı, korktuklarımı, hiç uyanmak istemediklerimi, bir daha görsem dediklerimi, rüya mıydı bilemediklerimi, ...

"Bu rüya senin gönlüne yazılmış,
boşuna gözlerini yorma,
içini açık tut yeter."13. Yazılı rüya/Haydar Ergülen-Rüya Oyunları

Yarın hafta sonu için İstanbul'dayız. Bir arkadaşımızın doğumgünü için gidiyoruz.
Bir dahaki sefere pişmanlık üzerine yazacağım. Pişmanlık...

24 Mayıs 2012 Perşembe

Dua

Bugün bembeyaz çakıltaşları gibi dolu yağdı. Hayatımda ilk defa yol kenarına dökülmüş taşlar gibi birikmiş dolu taneleri gördüm hayretle. Sonra gözün gözü görmediğin bir yağmurun içinden geçtim. Akşam olmadan bulutlar seyreldi, güneş göründü azıcık. "Eee, hani küremiz ısınıyordu? Bu bilim adamları hangi kürede acaba? Haziran geldi hırkayı çıkaramadık" geyiği ile geçirdik günün kalan yarısını.

Annem yok bu ara. Memleketine gitti ama turist olarak. Arkadaşlarıyla gitti. Epeydir tanıdığı, dernekte beraber çalıştığı bir arkadaşıyla aynı odada kalıyor. Dün akşam aradım, öylesine... Muhteşem Yüzyıl'da valide sultan öldü ölüyordu aradığımda. Emindim annemin de seyrettiğinden. Bir aradım ki, annem pek dertli. Arkadaşı ergenlik çağlarında bir genç kız gibiymiş! Giyinip süslenmeler, her gece kumarhaneler, her adımda fotoğraflar çekip anlık facebook güncellemeleri... Yaaaa!
Anneciğim ki ergenlik çağındaki bir ergene bile tahammül edemez! Hep bir olgunluk, bir durgunluk! Ennn kızdığı şey ergenlik hali. Ölçülü, sakin, kontrollü olunacak. Telaş yok, çoşku yok, taşkınlık yok. Herşey abartıdan uzak olacak. Annem arkadaşını anlattı, ikimizde güldük. Allah'tan o da gülüyor benimle birlikte.  Annemin arkadaşına değil, annemin anlatışına ve sinir oluşuna güldük. Sen taşkınlık ve coşku karşıtı bir nefer ol, tatildeki oda arkadaşın, hem de "gayet iyi tanırım, çok hanım kadındır" dediğin arkadaşın hoptirik çıksın! Hayret ki ne hayret! Ama oluyor işte, naaapıcaksın... Boşuna dememişler insanın karakteri en iyi seyahatlerde anlaşılır diye!!!

Benimki odasına çekilmiş dizisini seyrederken zıptirik teyze kumarhanedeymiş. Bugün nasıl geçti bilmiyorum. Yarın günün raporunu alırım. Merakla yeni maceraları ama asıl annemin yorumlarını bekliyorum.

Muhteşem Yüzyıl demişken bloggerlarım, diziden edindiğim hayat dersi şudur; istersen cihana Sultan Süleyman ol, burnunun dibinde olan bitenden habersizsin. Budur! İktidar, kudret, taç, taht, valide, cariye falan filan sanıyorsun ki senden rıza almadan yerden toz kalkmıyor. Ama aslında yan odada olandan habersizsin.
Allah'tan faniliğin hafifliğine, vasatlığın huzuruna mazharız. Durduk yere cihan hakimiyim sanıp ibiş olmuyoruz.

4+4+4 yasası etkisiyle kızım 10 gün içinde ilk 4'ü tamamlamış oluyor! Bizim zamanın hesabıyla ortaokula geçiyor. Aslında hayatımızda hiç birşey değişmeyecek. Aynı okula devam. Sadece normalden bir yıl önce ortaokul düzenine geçiliyor. Sınıf öğretmeni kalmıyor, sınıflar karışıyor.
Pek ani oldu! Ne hissedeceğimi bilemedim. Tabii bu ani değişikliğe sınıf anneleri olarak hemmmen adapte olundu. Harekete geçildi. Veda gecesidir, öğretmene hediyedir planlandı bile. 8 Haziran'da; uyurken, banyo yaparken, dişlerini fırçalayıp, tırnaklarını kesemezken küçücük, bıdır bıdır konuşup, süslü püslü kırıtırken kocaman kızım ilk 4'ü tamamlamış oluyor.

İki arkadaşım iş değiştiriyorlar. Üstelik birisi şehir, diğeri iş yapış şekilini de beraber değiştiriyor. Bu cesur kadınlar yollarında yürürken ben arkada birazcık mahsunum bloggerlarım. Onlara etrafımda pek alışmıştım. Bana zor gelecek onlarsız yeni düzen. Neyse ki heyecanları ve cesaretleri bana bulaşıyor! İki yeni macerayı da ucundan yakalayacağım.

Benim içimdeki gulyabani, hani bir ara size anlatmıştım ; çok akıllı, sofistike, üstelik hoş bir kadın. Hayatı cesaretle denemeye dair her adımda O'nu atlatmak, görmezden gelmek, söylediklerini küçümsemek, duyup da dinlememek kolay değil. Asıl soru; O gerçek ben miyim yoksa benim sabotajcım mı? Sabotajcım benden ayrı mı?
Dünyaya bakışımı değil de baktığım her şeyde gördüklerimin değiştiği bu zamanda gulyabanime iyi gelen herşeyden, herkesten uzak durmayı seçiyorum. Yanıma, yakınıma, aklıma, gönlüme yaklaştırmıyorum. Ben zaten kendisine iyi bakıyorum:) İlave desteğe ihtiyacı yok.

Bugün regaib kandili; duaların kabul gecesiymiş. Dua edeceğim. Bu sefer özgün bir stil deneyip Kızılderililerin sabah duasından esinleniyorum: Allahım, kalbimin seçtiği yolu bulmasına ve aklımın onu izlemesine izin ver. Bana o yolda yürüyecek güç ve cesareti ver. Yolum boyunca sevdiklerimi ve şansımı benden ayırma. (Devamını size söylemeyeceğim.)

"Hayatın bütün çeşitliliği, bütün çekiciliği, bütün güzelliği gölge ve ışıktan meydana geliyor" Anna Karenina/L.N. Tolstoy 

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Kendimle ben

Dün en sevdiğim TV dizisi Desperate Housewives bitti. Telefonlara çıkmadım akşam. Enn sevdiğim diziydi. Bitti. Madurum bloggerlarım.
Her kahramının detay detay işlenmiş olması, en iyisinin ruhunun karanlık tarafı, en bencilinin fedakarlıkları, ... Kahramanların karton olmadığı, her seferinde ben olsam ne yapardım diye düşündüğüm dizimdi.
Dahası sonu pek hüzünlüydü. Ağladım utanmadan.
İtiraf ediyorum; ben Terminatör 2'nin sonunda da ağlamıştım. Eş dost arasında epeyce eğlence konusu olduydum.

Çocukluğum boyunca, her iki senede bir şehir değiştirip durduk biz. Çocukluğunu şehir şehir gezerek geçirenler ne demek istediğimi anlayacaktır. Her şehrin yabancısı olmak bir çocuk için zor deneyimdir. Herkesin kuzenleri, arkadaşları, akrabaları olur. Sokaklar anneannelerine, amcalarına, doğdukları eve, hastaneye çıkar. Bir sen yabancısındır. Tek başına.
Hızlıca fark edersin ki "iyi" öğrenciysen hayat daha az zordur. O yüzden mecburen çalışkan çocuk olursun. Önce öğretmen kabul ederse seni, beğenirse, diğerleri daha hızlı kabul eder... Ama günlerce sıranda tek başına oturman gerektiğini bilirsin.
O yüzdendir belki, yıllarca en sevmediğim şey yeni ortamlara girmek, yeni insanlarla tanışmak oldu.
Taaa çocukluktan yeni insanlarla tanışma deneyimi (!) sandığınız gibi bir kolaylık yaratmaz. Tam tersine, her kendine yer bulma çabası geçmiş olanların hepsini geri çağırır gibidir sanki. Bir tek sen yalnızmışsın, dünyanın geri kalanı eş-dost arasında gibi...

Sonra bir adım daha ileri gidersin. Bunu böylece kabul eder, öğrenirsin. Bilirsin ki sen yalnız olmayı da becerebilirsin. Öyle belli belirsiz bir kimsesizlikle yola devam edersin.

Sonra bir adım daha... Bütün yollar kendine çıkar. Kimsesiz değil kendinsindir. Kendinin en iyi halini bulur ve o olmayı seçersin. Benim bulduğum en kıymetli hazine budur blogger dostlarım.
Kimsesiz değilim. Yalnız hiç değilim. Kendimin en iyi haliyle her yerde ve herkesle birim.

Bugün bir toplantıda bir konuşma yaptım. Hiç tanımadığım, bilmediğim insanlar arasında... Konuşma sonrası beni çok mutlu eden şeyler duydum.

Kendimin en iyi halinde ben; neşeli, eğlenceli, komik ve keyifliyim.

Burada kalmaya niyetliyim.

"Koçluk kendi performansını en üst seviyeye getirmesi için kişinin potansiyelinin kilidinin açılmasıdır. Bu onlara öğretmekten ziyade öğrenmelerine yardım etmektir." Timothy Gallwey

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Ne yapıyorsun?

Cuma akşamı sinemaya niyet ettik ama film beğenmedik. Kızımız arkadaşında, kızlar partisindeydi. SPR Pub'da arkadaşlarımızla buluştuk. Yedik, içtik.
Dün 19 Mayıs'tı. Öğleden sonra kardeşim ve güzel eşiyle Kordondaydık. Mor ve Ötesi konseri vardı. Çok hoşuma gitti.
Gün içinde yeni hayaller kurduk. Heyecanlandık. Benim hayallerim daha geniş. Bahsederim sonra.
Blog yazmaya başladığımdan beri hayatım ne çok değişti!
Cuma günü on küsür yıllık arkadaşım; "Biliyorum sen uzaylısın, söyle arkadaşımı nereye kaçırdınız?" dedi. Güldük müldük ama çok hoşuma gitti.

Tabii bir de değişmeyen şeyler var: Kızım her gece o uyuyana kadar yanında yatmamı istiyor. Ben buna bazen mutlu, bazen sınır, bazen mutlu, bazen sınır, baz...
"Bilmem neyim nerde" sorusunu küfür olarak algılıyorum.
Hafta sonu kaştır, manikürdür ille de bir kuaför faslı.
Aynı sitede yazlık, yine gelip gitme düzeni...
Yaz geldiğinden balkona çıkıp balkonun bile doğru dürüst yıkanmadığını görünce önce Nuray Hanım'a sonra kendime, sonra yine Nuray Hanım'a ve yine kendime sinirlenme...

Geçtiğimiz haftadan epeyce yorgundum. Evde dinlenmek iyi geldi. Ne mentimle buluşabildim, ne yeni koçluklarıma başlayabildim. Azıcık ucundan iş yaptım ki hedefim bir kaç saat çalışmaktı. Olmadı. Fena yorulmuştum. Yeni bir hafta başlıyor, yine! Aklım karışık.
Koçlukta beşinci danışan! Hayallere bir adım daha. Ben bile kendime şaşırıyorum.

Tenten'in maceralarını kaçırmayın. Kızımın favorisi. Bizim çocukluğumuzdaki maceralar ama nefis bir baskıyla! Annecim memleketine gitti. Keyfi yerinde. Ben birşey bekliyor gibiyim. Ne olduğunu bilmiyorum.

"If I know exactly what I'm goning to do,what's good in doing this?" Pablo Picasso

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Bi'deneyelim

"Five simple rules for happiness: 1. Free your heart from hatred. 2. Free your mind from worries. 3. Live simply. 4. Give more. 5. Expect less.
Happiness is a choice. Your circumstance can affect it, but you're still the one who decides it. Happiness cannot be traveled to, owned, earned, worn or consumed.
It's the spiritual experience of living every minute with love, grace and gratitude. Once you decide to be happy, you attract great things into your life.-SQ"

Koçluk Eğitimi liderlerinden Yücel'in facebook duvarından aldım bu yazıyı. Ve bu kuralları benimsemeyi seçtim! Bir deneyelim bakalım...
Bu ara "bi'dene" dönemindeyim. Hayatımdan da çok memnunum.

Haberi olmayanlara duyurulur:
cnbc-e'de her pazartesi Matrix var. İlki geçen haftaydı.
Desperite Housewives'in finali bu Salı
Mehmet Günsur'u gerçekten beğeniyorum. Pek derinliksiz bir şehzade rolünde bile etkileyici bulduğuma göre...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Tren Müzesi ve sonrası

Sevgili bloggerlar,
Ben epeydir yazamıyorum "artık sen yazmıyorsun, ne oldu?" diyen de yok! Hiç yazmasam mı acaba?

Günler günleri kovaladı, ben arkada kaldım.

Bayramlar içinde benim hayatıma karşılık gelen tek bayram olan 1 Mayıs işçi bayramını gününü o günün anlam ve öneminden uzak ama nefis biçimde geçirdik! Tren müzesine gittik. Selçuk'ta buharlı lokomotifler müzesi varmış meğer. 1840'lerden kalma buharlı lokomotifler. Çok güzeldi. Ahşap vagolar, eski vagonlar, max 50 km giden lokomotifler. Zaman tünelinde olmak gibiydi.

Sonra neler oldu..? Valla bilmiyorum.
Akşamlara kadar çalıştım, işlerim bitmedi.
Her akşam elime kitabımı almadan yatmadım ama kitaplar bitmedi.
Aklım hep karmakarışık olsa da yazacak, söyleyecek birşey birikmedi.

Geçen hafta koçluk eğitimine asistan olarak katıldım. Koçluk konusunda ne zaman birşey yapmaya kalksam hep imkansızlıkla sınanıyorum. Niyeyse... Hafta içi nerdeyse her akşam kızımın okul sonu etkinlikleri vardı, hafta sonu şirketler arası yarışlar... Her birinde bulunmam gerek, dahası bulunmak istiyorum. Diğer yandan asistan olmak da istiyorum. Seçim yapmadım. Hepsini yapmak için ne gerekiyorsa yaptım. Annem, arkadaşlarım, herkesten yardım istedim. Oldu. Yollarda perişan oldum, yağmurlara yakalandım falan ama dert değil. Kızımın gösterilerine ucu ucuna yetişmeseydim, proje sunumuna geç kalmasaydım iyiydi. Benim yüzümden kızımda geç kaldı. Gerçi bu koçluk eğitimi sırasında değildi. En zor bunu atlattım. Gözyaşlarımı zor toparladım.

Eğitime asistan olarak katılmak inanılmaz etkiliydi. Başından sonuna her anında şükrettim. Bu yolu önümde açıldığı ve ben bu yolda yürümeyi seçtiğim için... Kendimin en iyi halini bulduğum ve orada kalmaya kararlı olduğum için. Hayallerime inanmaya başladığım için!

İnşallah Haziran'da yapılacak part 3'de de asistan olmak istiyorum.  

Gerisini heyecanla, umutla, inançla bekliyorum. Şansıma inanıyorum. Biliyorum, herşey hayal ettiğim gibi olacak. Çok mutlu, çok şanslı, çok kendim gibi olacağım. Kendimin en iyi halinde...

Galiba her daim birazcık da karışık...

Four Rules of The Game
...
There are no right answers, only honest ones.
...
We admire people who have good answers. And we admire people who ask good questions even more. But most of all are touched by those who can really listen.

The Question Book/Mikael Krogerus and Roman Tschappeler

Film: Avengers (Harika)