Doktorların sigara içmesi hakkında konuştuk dün hastanede. Hatta tutkuyla içenlerin adını andık. Annemin omzu kırık, malum. Hastanede olmamız o yüzden... Sigara, "zarar verdiğini bile bile yapma devam ettiğimiz şeyler" konulu sohbetlerin baş kişisi. Yoksa derdimiz kendisiyle değil.
Yapmak/yapmamak gerekeni bilip de yapmaya ya da yapmamaya devam etmek... Bir yerden başla(ma)mak ya da vazgeçme(me)k
"Bilinçlendirmek"ten bahsedilir hep. İnsanlar neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilse, yapmaz/yapar varsayımımız vardır. Hepimiz insanoğlunun bilgiyle karar veren, makul canlılar olduğuna inanmak isteriz. Bu inanç insanları anlamanın ve değiştirmenin mümkün olacağı umudunu sağlıyordur belki de... Oysa, bilmek yapmaya yetmez. İnsanoğlu kararlarını, hele önemli kararlarını bilgiye dayandırmaz. Ama dayandırıyormuş gibi, bilmiş kılıflar bulur. Bu hepimize iyi gelir.
Doktor da olsan, sigara içmeye devam edersin. Kırmızı ışıkta durmak gerektiğini bilir, geçersin. Hız sınırı tabelasını görür, yine de gazdan ayağını çekmezsin. Dahası bunlar hayati kararlardan kabul edilmez.
Öyle ya, mühim kararlar mesela hangi şirkette çalışacağınla ilgilidir, nereden ev alacağınla, kiminle evleneceğinle, hangi işe yatırım yapacağınla,... Analitik olmakla övünürüz. Verilere dayanmakla, kararlarımıza duygularımızı katmamakla,... Bu oyun hepimize iyi gelir. Güvende hissederiz. Aklımız hayatımızı kontrol ettiği sürece herşey kontrol altındadır. Oh, rahatlarız. Bizler makul insanlarız. Yemekten sonra sigaramızı yakarız. Bu, elbette hayati bir karar değildir. Kaldı ki, ne zaman istesek, aslında, bırakabiliriz. Sadece şimdi bununla uğraşamayız.
Yapmam gerekeni bilip de yapmadıklarım aklımda bu ara. Yapmamam gerektiğini bilip de yaptıklarım... Onlar da var. Ben makul insanlardan değilim. Kafam hep karışık.
Tam burada zamanla ilişkim de karışıyor. İçimde zaman farklı işliyor sanki. Çok yavaş... Başlamak/vazgeçmek için hep biraz daha zamana ihiyacım var duygusu. Ama o doğru zaman bir türlü gelmiyor.
Gerçek dünyada zaman hızla akıyor. Benim içimdeki, bir türlü gerçek zamanla senkronize olmuyor. Ya geride, ya ilerideyim. Ya da hepten zamansız bir yerde, beklemedeyim. (Pause).
"İnsanoğlu nasıl karar verir gerçekten?" diyen herkese ısrarla "Think Fast and Slow"u tavsiye ediyorum. Kahneman'ı okuyun. Üzerinde çok düşüneceksiniz.
Neyin karar olduğunu, neyin önemli olduğunu anlamak için "bilgi" yetmiyor bloggerlarım. Belki ne istediğini bilmek yardımcı olabilir. Bilmek ve istemek. Ya da ne istediğini bilmek.
"Peki, bu yeter mi?" diyen bloggerlarımı bu soruyla bırakıyorum.
Ne istediğini bilmek o uğurda harekete geçmek için yeter mi?
Film: Umut Işığım-Çok gerçek!
: Django-Tarantino.
Her ikisi de şahane! Mutlaka!
"Yalnızca bir kez dilim tutuldu, bir adam bana "sen kimsin" diye sorduğunda." Halil Cibran
2 Şubat 2013 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder