Uzun zamandır görmediğin insanları tekrar gördüğün ilk bir kaç dakikada insanın gönül gözü kapalı oluyor. O ilk anlarda karşındakini fazlasıyla "objektif" gözle görüveriyorsun: "Zayıflamış mı?" "Cildi bu kadar düzgün müydü? Hiç kırık mırışık yok!", "Ne kadar neşeli görünüyor?" "Boyu bu kadarcık mıydı?", "Göbeği çıkmış", "Saçlarının rengi nasıl öyle yavv?"
Tabii o da seni görüyor.
Sonra hızlıca klasik söylemlere geçiliyor; "Çok iyi gördüm. Na'ber?"
Eğer sevilen, özlenen biriyse karşındaki, bu objektif an kısacık oluyor. İzi kalmıyor. Sonrası sımsıcak bir kavuşma, vuslat. Yeniden gönül gözü.
Çok özlenmemiş bir eski tanıdıkla karşılaşma ise detaylı olarak kaydediliyor. Gözlemler illaki ortak bir başka tanıdıkla bir paylaşılacak, mümkünse hemen! Zaten asılönemli olan bu paylaşım(!) anı... Detay detay tarifle...
-Valla çok iyi gördüm, gençleşmiş resmen. Kırmızı bir gömlek giymiş, altında dar bir pantalon ama çok yakışmış, ayakkabıları da kırmızı, topukları...
ya da
-Çökmüş bee, gayet bakımlıydı falan ama yok, yaşlanmış yani. Bir kere kilolu, yüzünde çizgiler... Biz ööle değiliz, di mi?
-Yok yahu, sen hiç değişmedin ki.
-E, sen de öyle.Kilon aynı, fiziğin aynı.
-Bana da ööle geliyor.
Bu sohbet eski ortak tanıdığın geçmiş hayatınızdaki yerine göre uzar ya da buralarda kalır. En sevimsizi geçmişte pek de hoşlanmadığın biriyle onun şahane senin ise sefil bir halinde karşılaşmanız durumudur (ki genellikle böyle olur.) İnsan manikürsüz ellerinden başlayarak toptan kendisine sinir olur. Bu karşılaşmalar sanki bize yaşamda geldiğimiz yeri gösterir. Statümüzü...
Hazırlıksız yakalanınca, hazırlıksız sınava girmiş gibi hissederiz. Haksızlıktır bu! Canımızı acıtır. Sanki deli gibi mücadele ettiğimiz yarışta epeyce geri kaldığımızı birden bire televizyonda, herkesin önünde, görmek gibi... Kaybedenlerden hissederiz.
Gebermiş bir halde havaalanında beklerken, ayakta parmak arası terlik saçbaş darmadağın bir akşamüzeri yürüyüşü yaparken, ne biliyiim seni en şişman gösteren pantalon üstüne içine hiç sinmeyen bir kısa tişört giydiğin gün, ojenin uçlarının çıktığı ya da çorabının sarkık durduğu gün falan...
Her annenin öğretmesi gereken temel bilgiler arasında, her an gıcık olduğun eski birisiyle karşılaşacakmış gibi hazırlıklı sokağa çıkma terbiyesi olmalı aslında.
Bu karşılaşmaların eski sevgiliyle olanları en kritiktir. "Ayyy, bu muymuş?" ile "vayyyy bee", "Ahhh keşke" arasındaki sonsuz seçenekten, artık ne denk gelirse...
Bence genelde "bu muymuş" civarında birşeyler oluyor. Aşk ve o heyecan öyle bir perde ki kalkınca gördüğüne insan çok şaşırıyor.
Yok vallahi, ben bu ara ne gıcık olduğum bir eski tanıdığa ne de eski bir sevgiliye rastlamadım. Tam tersine çok özlediğim ve dünya gözüyle iyi gördüğümde daha iyi olduğum sevdiklerimle görüştüm. Uzun uzun sohbet edip, bol bol güldüm. Birinin gönlünde yer bulmanın insana ne kadar iyi geldiğine emin oldum.
Yarın kocaman, kalabalık bir ailenin parçası olduğum, annemin memleketine gideceğiz, ailece. Kuzenim evleniyor. Düğün, kuzenler, teyzeler, kalabalıklar, uzaklar... Sevildiğimi hissedeceğim, çok eğleneceğim bir haftasonu (inşallah) hayal ediyorum.
Buna çok ihtiyacım var.
"Bir çok insan hayatının büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için feda eder." Richard Wilkins
Kitap: Macar
Dergi: Atlas Tarih
18 Haziran 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder