İşte ben hala bunu düşünüyorum…
İyi de niye? Millet durup otururken sen niye kahraman
oluyorsun?
Birilerinin kahramanı olunca birilerinin de düşmanısın.
Sistem böyle. Toplam illaki sıfır olacak. Toplamada “0”, çarpmada “1” yaşayıp
gitmek dururken (üstelik her fırsatta konuşup, her şeyin içindeyim diye gerim
gerim gerinmek mümkünken), “yok ben ille de bir şey yapıcam” diyene sinir olan,
düşman olan, “sen bir çekil” diyen, daha fenası arkadan dolaşan olacak. Düelloya
davet edene can feda, bir de pusu kuranlar olur.
Kahramanın trajedisi uğruna mücadele ettiğin taraftan da düşmanları
olunca zirve yapar. Batman’in tek düşmanı joker değil işte(ki kendisi benim
favorimdir, kalbimde yeri ayrı. O da başka pencereden görünen bir kahraman,
değil mi?) Belediye başkanına yaransa
savcıya yaranamaz. Hepsi tamam olsa emniyet müdürü istemez. Hepimiz dertleri bir
gönüllüye(!) ihale etmek isteriz ama kahraman istemeyiz. Nedir yani? Uçtu,
kondu, dünyayı kurtardı, tamam. Tepemize çıkarıcak diliz. Kahramansa kahraman. Öyle
fazla ileri gitmeyecek. Hem, biz biliriz aslında(!) onun ne mal olduğunu. Hem
nasıl emin olucaz hep bize hizmet edeceğinden...
Öyle ya, gücünü kendisinden alan, kuralların dışına
çıkan kim varsa, mutlaka tehdittir. Hele
bir de yüreği varsa!
Eee o zaman, millet durup otururken sen ne diye kahraman
oluyorsun?
Filmlerde, romanlarda cevap tüm kahramanların
çocukluğundadır bloggerlar. Ya da kahramanımız henüz çocuktur (Bknz: Harry
Potter, Frodo Baggins,…).
Sanki hep acıyan bir yerleri vardır. Sanki hiç geçmeyen
bir arıza… Her kurtardığı insanda kendini kurtarma çabası…
Biz o arızaya mı hayran oluruz? Kapanmayan yaraya mı?
Kendi yaralarımızı hatırlayıp içimizdeki kahraman olma umuduna mı?
Kahramanlığın tedavisi var mıdır?
Mutlu çocuklar büyüyünce kimsenin kahramanı olmazlar mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder