Bloggerlarım,
Şu ara memleketimizin gündemi survivor. Seçim günü bile
televizyonda en çok seyredilen program olması tartışılıp duruyor. Ne kınama, ne
kınama... Memleketimizin hali hakkında ne çıkarımlar, ne çıkarımlar...
Survivor yarışması dediğin adada yaratılmış bir mikro
kosmos. Bir adada birbiriyle ve ortam şartlarıyla mücadele eden, hem seyirciye
hoş görünmeye çalışan (sms’ler mühim), hem adadakilerle iyi geçinmesi gereken,
hem de oyunlarda kazanmak zorunda olan survivor’ları sadece televizyonda değil, her
yerde seyrediyorum. Hem birbirine rakip, hem birbirine bağımlı/muhtaç takım
arkadaşları, hem bir çile hem asıl amaç olan adada kalma, kurallar, herkesin güçlü ve zayıf yanlarıyla
bir gün kahramanken ertesi gün tam bir kaybeden olması... Bazen yemek, bazen
dokunulmazlık(!), bazen anneyle telefonla ödüllendirilen, kazanmanın hayat mamat meselesi olduğu oyunlar, çekilen bütün
eziyete rağmen adada kalmak için her rezilliğe hazır olma hali, birbirlerinin yüzüne
gülüp sonra kameraya hitaben “kusura
bakma senin yalanlarının, oyunlarının farkındayım ama beni yıldıramazsın” diye
birbirinin gözünü oymalar, oyun sırasında bir kavga, bir kardeşlik arasında
salınmalar, herkesin herkese ve seyirciye
insanlık dersi verdiği bu düzeni, kendi
dünyasından çok uzak, yok yavan, çok şöyle çok böyle bulanlara imreniyorum.
Zira ben ben bu mikro kosmosu her gün, her yerde görüyorum.
Şöyle dikkatlice bir seyretmeyi öneriyorum. Acun’dan, "annem için, kardeşim için" diye bağıran
yarışmacılara, kazanıp kazanmamayı belirleyen performansa, tesadüflere, şans
faktörüne, kaybetmek ve kazanmanın insanlar üzerinde etkilerine dikkatli
bakınca “aynı bizim şirket, bizim köy, bizim sülale, bizim okul, ...” diyebilirsiniz.
Bir de kendini fark ediyor insan. Kimi tutuyorsun? Kime sempati, kime öfke
duyuyorsun? Ne olunca seviniyor, ne olunca “tüh be” diyorsun. Aslında kime
benziyor ama kimi beğeniyorsun?
Tavsiye ediyorum; içinde yaşadığımız alemi, mikro ölçekte
tüm gerçeğiyle görme fırsatını ıskalamayın.
“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için
bu zahmetli işe teşebbüs etmektense körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak
çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”
Sebahattin Ali/Kürt Mantolu Madonna
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder