9 Mayıs 2011 Pazartesi

Uykumun yarısı kayıp

Dün uzun uzun yazdığım yazımı yayınlayamadığımı fark ettim de kaydedemediğime ihtimal vermemiştim. Meğer edememişim. Tahmin ettiğimden daha çok üzüldüm! Bir başka tahmin edemediğim şey daha oldu. Ne hakkında yazdığımı unuttum!

Bir varmış, bir yokmuş
Gece yarısı uykuyu kaybedip bulamamak zormuş

Yeni değil bu derdim. Gecenin üçünde, bilemedin dördünde uyanıyorum. Sonra uyu, uyuyabilirsen. Daha kötüsü aklıma üşüşüveren felaket senaryoları. Olmayacak kazalar, hastalıklar... Kızıma öğrettiğim kötü düşünceleri kovma büyülerinden; hepsini bir kasaya kilitleyip okyanusa atma, bir kuyuya bırakma, bir çukur içinde hepsini ateşe atma yöntemleriyle uğraşmaktan herhalde yorgun düşüp uyuyakalıyorum. Ya saat sesiyle uyanıyorum ya da başka bir alem olan rüyalar başlıyor. Rüya görülür ya, benimkiler görülüyor, duyuluyor, kokuyor, hissediliyor. (Nevrotik blog yazarının rüyalarına kadar geldik çok şükür.)

Anneler günüydü dün. Kızımın mektupları, resimleri, yazıları, hediyesi. Asıl olan kendisi!

Annelik işini çok sevdim ben. Bu her an aşık olma haline bayılıyorum. Rollerim içinde beni en mutlu edeni! Beni bu aşk mutlu ediyor. Galiba insanı bir tek aşk mutlu ediyor.

Erken başlangıçlar var hayatımda. Ben küçücükten beri...Ya da ben planla(ya)madan başıma gelenler... Buna rağmen çok şanslıyım ben. Hep öyle oldum. Olan ve olmayan şeylerin hepsi benim koruyan bir meleğin işleridir. Bunu hep bilirim. Bazen meleğim beni terk etti zannetsem de, sonra anlarım. O beni hiç terk etmez.
Peki, şimdi niye korkuyorum yeni başlangıçlardan? Artık büyüdüm mü? Akıllandım mı? Yoksa yaşlandım mı?

Bugün öğle yemeği dönüşü sokakta dondurma yiyerek okuldan dönen çocuklar gördüm. Birden bu görüntü içimi mutlulukla doldurdu. Sevinçle!

Mutluluk böyle bir şey. Ayrıntılarla geliveren. Her ne zaman karşılaşırsam karşılaşayım içimi mutlulukla dolduruveren küçücük şeyler var... Baharda hırkalar, ceketler ellerinde dondurma yiyerek aheste aheste okuldan dönen çocuklar, kapı önünde şakacıktan kavga edip, oynayan kediler, uykudan uyanınca "aaaaannneeee" diye seslenen kızımın sesini duymak, yazın sabahın ennn erken saatinde uykuyu bölen pata pata pata motor sesleri, öğleden sonra öten cıcır böcekleri, evde kek kokusu, posta kutusunda gerçek bir mektup bulmak, "benim" diyen arkadaşın telefonu...

"Anlamaya çalışmaktan vazgeçmeden yaşamı kabullenmek; belki de asıl başarılması gereken budur." Şairin Romanı/Murathan Mungan

Film: Yok bu ara. Dexter'ın yeni sezonu ve her zaman Desperate Housewives.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder