Bugün 1 Mayıs. Kızımın okulunda "Bahar Festivali", meydanlarda İşçi Bayramı, gazetelerde "Kraliyet Düğünü", sokaklarda seçim bayrakları.
Birbirine çok benzeyen gündemlerle yaşanan yaşlar vardır. Çocukluk böyle galiba. Kızıma bakıyorum: Tüm sınıf hatta tüm okulda aynı şey popüler. Sticker heyecanı başlıyor mesela. Bir salgın gibi. Tüm kırtasiyelerde sticker topluyoruz. Albümler alınıyor, stickerlar yapıştırılıyor. Her yere taşınıyor. Sonra ani ve kesin bir sonla bitiveriyor bu salgın. Yeni gündemimiz lastik ve ip. Aynı bizim oynadığımız gibi lastik oynuyorlar. Çılgın bir tutkuyla. Lastikler çantamızda, bizimle her yere gidiyor. Evde sandalye ayaklarına takılıyor. Yorulunmuyor, sıkılınmıyor.
Ya da bütün kızlar aynı oğlana aşık. Oğlanlar da aynı kıza. Arada bir iki istisna varsa da önemsenmiyor. Aynı kıza ya da oğlana aşık olma hali keyifle paylaşılıp konuşulan bir gündem. Her kızın sticker defteri olması gibi...
Her yaş mı böyle? Ne zaman gündemimiz özelleşiyor? Ne zaman özel ve gizli oluyor? Sırlar ne zaman? Ne oluyor da aynı yerde, aynı zamanda bambaşka olmaya başlıyor gündemimiz? Yoksa aslında her zaman gündemi "herkes"inkine benzemeyenler vardı da biz o kalabalığın bir parçası olduğumuzdan mı fark etmiyorduk? Gündemi herkesinkiyle aynı olmayanlar mı büyüyor acaba? Yoksa büyüyünce mi gündem şaşıyor? Kendini koskoca dünyada tek başına ve çaresiz hissetmemek için mi ortak gündem dışına çıkmaya cesaret edemiyoruz? Gündemini bir türlü herkesinkiyle bir tut(a)mayanlar mı yalnız hissediyor?
Sorular... Anlamak istemem kontrol edebileceğimi sanmamdan mı? Kontrol edebilmeyi dilemem mi? Bir sürü şey değişiyor. Değişiveriyor. Değişsin mi istiyorum yoksa hiç değişmesin mi?
Sabahların evimin yanındaki ilkokuldan gelen sesleri duyuyorum. Çocukların neşeli sesleri, mikrofonda sabahın köründe onları azarlayan bir öğretmen, okunan andımız... Sanki ben de o okuldaymışım kadar tanıdık. Pencerenin önüne konan güvercin, yağmurdan sonra nefis toprak kokusu, bahar sabahı güneşin sevinci.. Bunlar hiç değişmiyor! Anlıyorsun, senden sonra da aynı... Anlıyorsun, sadece içinde olduğuna şükredebilirsin.
Yağmur her yağdığında toprak kokacaksa, bahar sabahları güneş açacaksa, çocuklar okul bahçelerinde cıvıldayacaksa tüm endişelerimiz aslında yersiz mi?
Babamı hatırlıyorum bugünlerde sık sık. O'nu kaybedeli 15 yıl geçti. Artık özlemiyorum, üzülmüyorum. Sadece o baharı görmeyi özlüyor mudur diye merak ediyorum. Çocuk seslerini... Gündemini kimsenin bilmediği günleri olmuş mudur? Gündemi değiştirmediğine pişman mıdır?
Bu ara düşünüyorum.
Hem gam kasvet olmasın. Okulda tanıdık çok. Beraber çoluk çocuk sahibi olduğumuz eş, dost, epeydir görmediğim lise arkadaşları falan... Şöööyle uzaktan baktım da kadınlar arasında durumumu fena bulmadım. Kilo son 15 yıldır hep aynı, kot hala iyi duruyor. Saçlar elbette boyalı ama röfle tuzağına düşülmemiş. Hatta geçen gün bir mağazada bir başka lise arkadaşım seslendi arkamdan. Ben onu tanıyamadım. O bana "sen hiç değişmemişsin" dedi. Ufak bir rezervasyonla, inanmayı tercih ettim. Gerçek bu zaten. İnandıklarımız!
"Onun asıl korkusu neden korktuğunu anlamamış olmasıydı. Sanki asıl korkusu bunu anlayacak olmaktı." Şairin Romanı/Murathan Mungan
Albüm: Milat/Yonca Lodi
1 Mayıs 2011 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder