Geçtiğimiz hafta bugün döndük Fas'tan. Bir önceki hafta Diyarbakır'la başlamıştı. O'nu sindiremeden Fas'a gittik. Pazar gece yarısı dönüşümüzün üzerine soluksuz bir iş haftası. Geçen hafta dünya işlerinin bana zor geldiği haftalardandı.
Bugün Fas'ta her gün kısa kısa tuttuğum notlardan yazacağım. Başka şeylere bugün
çok yer yok. Kendimi düşününce hissettiğim bir ağırlık. O yüzden yazmayacağım. Bu orta yaş bana "ağır" geldi.
19/05/2011
Yorgunluktan tükenmiş halde, otelde, yatağımdayım. Motorsikletli, bisikletli kadınların, terliklerin, çarıkların, güllerin, zeytin ve portakal ağaçlarının, mini eteklerle cellabaların, karmaşanın, kalabalığın en güzelinde, Magrip'in kırmızı şehrindeyim. Marakeş!
Başka bir dünya, başka bir zaman, Alaaddin'in sihirli lambasındaki sokaklar, kapılar... Türlü kokular... Gördüğüm şehirlerin en etkileyicisindeyim.
Pazarlıklar, taksiler, sokaklar, meydanlar, yemekler, otel sonra... Birbirine hiç benzemeyen çehreleriyle Kazablanka, bir güneş batışı okyanus kıyısında uzuuuun yürüyüş, berberi satıcılar, yılanlar, çok şekerli naneli çayla, ellerdeki desen desen kınalar daha sonra... Şimdi uyku vakti.
20/05/2011
Otelde havuzbaşındayım. Havuzbaşları dünyanın her yerinde aynı galiba. Geç bir saat havuz için. Kızımı "tatil" deyince heyecanlandıran şey henüz havuz, deniz... Marakeş o'nu beni heyecanlandırdığı kadar heyecanlandırmıyor.
Köylerden, kasabalardan geçerek okyanus kıyısında bir başka şehre, Essaoura'ya gittik. Tipik bir deniz kıyısı şehri. Beyaz binalar, mavi pencereler.
Okyanus kıyısı dalgalarıyla her türden sörf yapana dost. Sahil bizleri at ya da deveyle gezdirmek isteyenlerle dolu. Çoook geniş ve uzun kumsalda pisliğe basmadan yürümek için dikkat şart! Ayakkabılarımızı çıkarıyor, Kazablanka'dan sonra bir kez daha okyanus kıyısında yürüyoruz uzun uzun. Kazablanka'dan farklı olarak sahilde futbol oynayan gençler yok. Kararlı bir rüzgar, daha kararlı deve sürücüleri...
Marakeş'ten sonra sönük bir kıyı kasabası. Turistik olmaya hazırlanamadan turistik olmuş.
...
20/05/2011
Fas yemekleri tatlı. Tatlı ve kimyonlu. Ana yemekler çoğunla bir güveç olan tajin içinde geliyor. Tatlı meyvelerle pişirilmiş etler. Soğuk mezelerde tatlı domates püresi, ballı bademli patlıcan kızarması, şerbetli salatalık rendesi bizim için kolay alışılabilir tatlar değil. İnce bulgurdan sebzelerle pişirilen pilav mutlaka geliyor. Ona kuskus diyorlar. Zeytinler her yemekten önce var. Onlar da kimyonlu. Marakeş gül bahçeleri ve zeytin ağaçları içinde. Marakeşten çıkınca güller bitiyor. Zeytinler azalıyor. Şehrin kıyılarında küçük bakkallar, taburelerde oturup sırtını duvara vererek etrafı seyreden cellabalı erkekler. Cellaba bol bir elbise. Erkekler de giyiyor. Evler mutlaka pancurlu. Kimi evlerde pancura rağmen demir kafesler de var. Çok şık apartmanlar, Zara'lar, Mango'lar olan bir Marakeş'ten, sıra sıra demirci dükkanları, küçücük bakkallar, ekmek satan dükkanlar, fakir insanlarla dolu bir başka Marakeşe'e geçiş oluveriyor.
Köylerde evler yüksek bir duvarın arkadında. Eski sokakalarda evler kapıların açıldığı riyad'ların gerisinde. O riyad'lara açılan kapılar duvar boyunca sıra sıra.
Takım elbiseler, kravatlar Kazablanka'da kaldı. Şehrin "şık" kısmında kafelerde ise beyaz gömlekler, topuklu ayakkabılar, şık kotlar.
21/05/2011
Bu Avrupa'lılar tatil işini de ciddiye alıyor. Akşam otelde hepsinde şık kıyafeter, topuklu ayakkabılar, havuz kenarında tüm detaylar. Ben her tatilde olduğu gibi sadece 3 pantalon ve spor ayakkabılarlayım.
Bugün bahçeleri gezdik. Manera Bahçeleri denen yer büyük bir zeytinlik. Diğer bahçe ise Majorella bahçeleri. Bir Fransız ressamın özel bahçesiyken halka açılmış. Şık bir semtte botanik bir cennet. İnsan evinin bahçesini niye böyle bir ormana dönüştürür?
Bu akşam çok güzel bir sürprizle karşılaştım. Fas'taki arkadaşım Dalila ve eşi bizimle yemeğe gitmek için 600 km yoldan gelmişler! Otel lobisinde onları görmek, atlarla yapılan şovu seyrederken, dünyanın bir ucunda yanında arkadaşlar olması bana kendimi mutlu hissettirdi.
22/05/2011
Dönüş uçağındayız. Fas tatilim boyunca yorgunluktan canım çıkmış bir halde uyuyakaldığım her gece öyle karman çorman rüyalar gördüm ki! Babam, hatta babaannem...
Bir daha Marakeş'e gelir miyim?
Bu hafta kızın okulunda hem Salı hem Çarşamba akşamı etkinliklere yetişmem lazım. Hava ısındı. Nihayet yaz giysilerine kavuştuk.
Şairin Roman'nı bitirdim. Dönüp dönüp okunacak onlarca satırla...
Fas'a gitmeden Ece Temelkuran'nin de yeni kitabı çıkmıştı. İkisi bir arada benim için bulunmaz birşey oldu!
Kitap: İkinci Yarısı/Ece Temelkuran (Mutlaka!!!)
Hiç sevmezdim, bira sever, içer oldum. Bir de gözyaşlarım. Sıklaştılar!
"İnsan hayatı hayal ile hakikat arasında kestirme yollar aramakla geçiyor." Murathan Mungan/Şairin Romanı
25 Mayıs 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder