9 Ocak 2010 Cumartesi

kim acaba?

Nasıl fırtına gibi geçti hafta... Bu sabah yataktan kalkamadım. Bu benim ve benim gibi "sakin, herşey kontrolünde" görünümünü hiç bozmayan ama aslında stresi her hücresinde dolu dolu yaşayanların gayet yakından tanıdığı bir durumdur. Stres faktörü ortadan kalkıp, adrenalin çekilince sizden geriye bir enkaz kalır.
Enkaz menkaz, kalkıp c.tesi klasiklerini tamamladım elbet. Evde kahvaltı, kızın piyano kursu, kurs sırasında yürüş, vs.

Yeni işimin ilk haftası yeni değilmişim de yıllık izinden yeni dönmüşüm gibi geçti. Masamda bir sürü iş, proje, bilgisayarımda okunacak, yazılacak mesajlar...
Çalışma hayatına ilk başladığımda insanın iş yükünü, taşıdığı stresi, iş temposunu yaptığı işin gereği sanırdım. Hani orada kim olursa olsun durumu aynı olacak gibi... İş yaşamıyla ilgili edindiğim ilk tecrübe bunları belirleyenin insanın kendisi olduğuydu. Ayni işi yapan bir başkasının nasıl bambaşka bir tempoda, streste, yoğunlukta çalıştığını gördükçe emin oldum. Herşeyin sebebi kendinsin.
Yine de insan çoğu zaman kendisinin değil de kaderin kurbanı olduğuna inanmayı tercih ediyor.

Geçtiğimiz hafta blogumla ilgili birbirinin tam karşıtı iki geribildirim aldım. İkisi de blogumu böyle yazmama şaşırmıştı. Benim bu kadar "romantik" olduğumu daha önce fark etmediğini söyleyen bir arkadaşım ile "seni tanıdığım kadarıyla duygularını ifade etmekte çok daha cesursun, yazarken sanki kontrollüsün" diye bir başka arkadaşım.

Her ikisinin de söylediklerini düşündüm.
Kontrollü müyüm? Ben duygularımı ifade etmekte hiç cesur olmadım ki! Düşüncelerimi söylerken cesurum ben. Aklımdan geçenleri, inandıklarımı, inanmadıklarımı... Ama duygularımı ifade etmek benim için hep zor oldu, hala öyle...
Gizli bir romantik miyim? Klasik anlamda bir romantikten çok, bir pragmatiğim. Ama yaşamıma yön veren tüm önemli kararlarım duygusaldır. Beni yönlendiren aklım değil, duygularımdır. Heyecanlarım, hayallerim, isteklerim, umutlarım, korkularım... Genelde kararlarım aklı selim sahipleri tarafından endişeyle karşılanır, şüpheli bulunur. Hayatımın hatasını yapmakta olduğum söylenir ya ben şimdiye kadar pişman olmadım. Galiba ben gerçek bir romantiğim ama bence bu gizli değil, göz önünde.

Duygularını cesaretle anlatabilen biri gibi görünen de benim, akılcı biri gibi görünüp, bir blogda yazdıklarıyla içinde gizli bir romantik olmasına şaşırılan da; "aslında ben hep romantiktim ve duygularımı da hiç kolayca ve cesaretle ifade edemedim" diyen de...

"Soğuk. Soba sönmüş. dar uzun battaniyemin altında yapayalnızdım. Halbuki bilirsin ki ben iyi yazılarımı sokakta dolaşırken yazmışımdır, evde okuduğumu anlamak için çocuklarımın gürültüsüne muhtacım ve insanların arasından ayrıldığım vakit karaya vurmuş bir palamuda dönerim."
Nazım Hikmet/Öteki Defterler

Film : Star Wars (cnbc-e tüm seriyi yayınlamaya başlıyor!) KAÇIRILMAMALI!!!
Kitap : 50 Short Stories (Çok iyi derlenmiş)
Şarkı : Sertap Erener'in yeni şarkısı (adını bilmiyorum ama çok hoşuma gidiyor)
Yazı : Ayça Şen'in 09.01 tarihli Radikal C.tesi'ndeki köşe yazısı (tüm anneler mutlaka!!!)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder