6 Mayıs 2010 Perşembe

Hıdırellez

Sen ve ben farklıyız. Bunu bilinç olarak adlandırmak istemiyorum. Tanımış olduğum insanların yarısı senden daha bilinçli değildi. Ve buna özgür irade demek istemiyorum, çünkü beni güden seçim de değil. Yaşamın damla damla bedenimden akıp gittiği duygusunu görmezden gelmeyi seçemem. Yaşamın, benim için sadece bir gülümseme gördüğüm ya da elimin içinde başka bir el hissettiğim zaman bir anlam taşıdığı gerçeğini göz ardı edemem. Genesis/Bernard Beckett


Yaz geldi iyiden iyiye... Ben yine, yeniden geceyarısı uykusuzuyum. Sabaha karşı bir saattte açılıyor gözlerim. Hepsi yaşlanıyor olduğumdan mı acaba diye düşünmeye başladım. Yüzümde belirginleşen mimik çizgileri, gece yarısı uykusuzlukları...

Bu ayın ortasında kızımın okulunda 1 hafta ara tatil varmış. Kızıyordum bu özenti aranın arası tatil işine ama iyi olacak galiba. Yorulmuş tatlı kızım. "Anne, yarın tatil değil mi?" diye uyandı bu sabah. "Değil annişim" dediğimde yüzünün aldığı hali görünce içim parçalandı. Büyük, küçük cuma özlemiyleyiz. Nihayet yarın cuma. Günlerin ennnn güzeli.

Dün akşamki standart kırtasiye ziyareti dönüşümüzde, bir de baktık ki sokaklarda ateş yakma hazırlıkları! Yaşşassınnn Hıdırellez!
Ateşten atlamaya cesaret edemedik ana-kız ama hemen dileklerimizi gül dalına bağladık. Sabahın ilk ışıklarında üşenmedim, indim apartaman bahçesine, aldım dileklerimizi gül dalından. Henüz güneş dileğimizin üzerine çıkamadan...(Malum, bu ara kör saatlerde uyanığım) Bir rivayete göre sonra da denize atmalıydım ama o saatte deniz kıyısına kadar gitmeyi gözüm kesmedi (üstelik kızımı da evde tek başına bırakamazdım). "Nasılsa denizi bulur" diyerek sifonu kullandım. Bakalım işe yarayacak mı?

Dileklerimiz gerçekleşmezse seneye mecburen denize bizzat ulaşacağım artık. Yine de şansımı denedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder