Günlük yazmaya ilkokuldayken başlamıştım. İlkokul 4'de. O zamanlar Eskişehir'de otururduk. Okula uzunca bir yoldan yürüyerek giderdim. Yolda en sevdiğim yerler kırtasiyelerdi (hala çok severim). Günlük tutmaya karar verip, bir defter beğenmiştim. Harçlıklarımı biriktirip almıştım. İlk günlüğüm olsun diye beğendiğim defter romantik fotoğraflarla süslü pek arabesk bi'şeydi. Hergün yazdım. Üniversiteyi bitirene kadar, arada boşluklar olsa da, günlük yazmaya devam ettim. Son günlüğüm evde bir yerde hala duruyor. Diğerlerini attım herhalde. Arada uzun mektuplar da yazdım. Artık ne defterlere yazıyorum ne de kağıtlara. Blog bunların yerine geçiyor.
Betul Mardin'in genç hanımlara öğütleri dolaşmıştı geçenlerde. Bir forwarding mail. Günlük tutmayı önermiş. Babasının günlüğünü okurmuş hala. Ben başkasının günlüğünü okumadım. Ama yazmak bana iyi geliyor.
Geçtiğimiz hafta hareketliydi. Alışık olmadığım kadar, alışık olmadığım içerikte. Her akşam bir aktivite vardı. Çarşamba akşam Toplum Gönüllüleri Vakfı toplantısındaydık. İbrahim Betil'in enerjisi ve karizmasına hayran olmamak mümkün değildi. Perşembe akşamı bir toplantı sonrası kaçamağı yaptık. Çok gülerek, şaraplar, pizzalarla, nefis bir havada, gün batımında deniz kenarında... Cuma akşamı için de bir başka güzel plan varken kötü, çok kötü bir haberle birden dünya değişti.
Birini kaybetme konusunda insan tecrübe kazanamıyor. Ölüm her seferinde fena sarsıyor.
O sarsıntının ardından yaşam sinsice, arsızca boşluklardan içeri sızıyor. Önce sokaktan geçen arabaları fark ediyorsun, çalan telefonunu, sonra yetişmen gereken yerleri. Günlük telaşın cazibesine kapılıveriyorsun. O aptal telaşlar en etkili uyuşturucu oluyor. Herşeyin önüne geçiyor, duyguları hissetmiyorsun. Acı, yaşamın anlamsızlığı, içindeki sızı uykuya yatıyor. Yaşam, sanki hiç ölüm yokmuş gibi.
Haftasonu Cuma akşamından sonra, cuma akşamına rağmen, son zamanlarda bana en iyi gelen haftasonuydu. Güzel insanlarla, güzel zamanlar. Hala dayanılabilir sıcaklıkta Alaçatı, kadın kadına uzun ve keyifli sohbetler, kadın kadına çarşı-pazar, kadınca, dostça sırlar...
Sonra kardeşten öte arkadaşlarla Kordon, planlar, biralar...
En sevdiklerimi daha çok sevmeye, çok sevdiklerimi hiç terk etmemeye içimden yeminler ederek; bana verdiği her sevgi için Allah'a defalarca şükrederek, sevdiklerini özleyenlere sabır vermesi için dua ederek...
"Ve Tanrı aniden bir zihin aydınlanmasıyla yatağından fırladı. Anladı ki kendisini küçük ölçekli parçalar üzerinden yaratan her şey, aynı parçalar tarafından tüketiliyordu." Ölçekler-Ve... David Eagleman
31 Mayıs 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder