16 Mayıs 2010 Pazar

Uzak, hayal

Evde rüzgar tam kapanmamış bir kapının çarpıp durmasına sebep. Hava rüzgara rağmen güneşli. Hafta sonu başından itibaren plansız sürprizlerle bir keyifli, bir keyifsiz... Pazar günün tam ortası. Hani en depresif saatler... Dün sabah kızım hafif bir ateşle uyandı. Günün planı değişiverdi. Planı değil de rutini demeliyim aslında. Piyano dersi iptal edildi, doktordan randevu alındı, kanepe yatak haline getirildi, vs. Bir gece önce de alt dışı azıcık kırılmıştı, bir randevu da dişçiden alındı. Ateş düştü, doktorlara gidildi. Akşam gözaltları mor mor yatağa yatıldı. Ama sabaha yine bir hafif ateşle uyandı. Pazar planı olan eski iş yerinden eş-dostla birlikte yapılan program askıya alındı. Evde, kanepe/yatak, televizyon/bilgisayar arasında gidilip geliniyor.

Değil uzaklara gitmek, yakınlara gitmek de pek mümkün değil bu ara.

Tatlı kızım pijamalarıyla bana yapışık, şimdi de cep telefonuyla oynuyor. Aramızdan rüzgar bile geçemez şu anda. Hastayken hepten minicik oluyor. Bir de uyurken...
Böyle sessizce yatarken aklından geçenleri merak ediyorum. Sonra da buna hakkım olmadığını düşünüp kendimi terbiyeye davet ediyorum.

Aklımızdan geçenleri tam olarak bilen hiç kimse olamaması konusu derin...

Bazen benim aklımdan geçenlerin tümünü bir bilen olsa diye düşünmeye başlıyorum... En yakınlarımdan başlayarak ilişkilerim neye dönerdi acaba diye bir hayal kuruyorum. Ucu bucağı olmayan yerlere varıyor insan. Sonra da "aaa, iyice delirmeye başladım"deyip, bir kahve bir parça da çikolatayla fani aleme dönüyorsun. Buna "kendine gelmek" diyecektim ama kendine geliyor musun, kendinden geçiyor musun karar veremedim.
Kendi aklımdan/gönlümden geçenleri düşününce, en iyi bildiklerimi bile ne kadar az biliyorum kim bilir diye düşünüyorum. Birini bilmek, birine kendini bildirmek nereye kadar mümkün ...

Şimdi kızıma ballı ıhlamur, kendime sütlü bir neskafe ve portallı kek hazırlayarak haftasonunun kalanına döneceğim. Kızım gözleri yandığından televizyon dahi seyredemiyor. Ayakları kucağımda yatıyor öylece.

Haftaya okulda 1 hafta ara, haftanın ortasında 19 Mayıs molası ve benim evimde boya badana var. Evin içinde yapılacak ufak tadilatların detayı, kızımın ateşi, yapılacak bir sürü iş...
Yaşamı evin tadilatı, işi gücü ve sorumluklarıyla dolduran herkes gibi bazen tüm bunların benden önce ve benden sonra da böyle devam edip gideceği gerçeğinde kayboluyor, bazen de bu akışta sürüklenemenin konforuna bırakıyorum kendimi.


Yaşadım da yoruldum, bir ağır işçi gibi,
Uyudum da uyandım, binlerce kişi gibi.
Bana düşünmek vardı, payıma onu aldım,
İşledim de işledim bir hüner işi gibi.
Horlandı, beğenildi; inandım, alınmadım,
Yolun geleceğini çizdim, geçmişi gibi.
Zor dönemler olmadı-değil, olsundu, oldu,
Ne koştum ne de durdum kaçak gidişi gibi.
Bu konuyu burada bırakıyorsam birden,
Olmasın diyedir birşeyin bitişi gibi.

Özdemir Asaf/Poetika

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder