9 Ağustos 2010 Pazartesi

seçimler

Evimize döndük. Hepimizde bir mutluluk. Son gün sitede arkadaşları kızıma veda partisi yaptı. Pek memnun oldu. Benim için de Cuma akşamı güzel bir geceydi. Mekanın tek sosyal tesisi olan pideci-kebapçıda can dostlarla birlikteydik. Benim için mutluluğun tarifi bu. Güzel bir masa, gönülden sevilen insanlar ve uzun bir gece... Şansımıza bir de amatör piyanist şantör vardı (!) Rakılar, eski şarkılar, cehennem gibi bir sıcak, sonrasında sahilde kadınkadına kahkahalar...

Cumartesi son bir deniz sefası ve dönüş. O sahil yaklaşık 2 km uzunluğunda bir kıyı. Sadece yazlık siteler ve pansiyondan hallice 2 küçük otel var. Nüfusun çoğunluğu emekli amcalar, teyzeler ve benim tatlı kızım yaşında torunlar. Bize denk olanlar olsa da azınlıktayız. Bir de "teenager"lar tabii. Akşam gün batarken parfüm kokuları ve parmak arası terliklerle denize giden, gece sahilde oturan, öğleden sonra voleybol oynayan... Benim de bu sahile ilk gelişim 15-16'lı yaşlarımdır. 20 koca yıl önce. En yakın arkadaşlarımdan birisinin yazlığı vardı. Sonra sahilin diğer tarafında yazlık kiralamıştık falan falan... Tıpkı bugünün teenagerları gibiydi. 20 yıl sonra aynı sitede, yine bir yakın arkadaşım, biz yine yazlık kiralamışız. Yaşlar 30'un sonları. Deniz aynı deniz, plaj aynı plaj. Ben aynı ben miyim diye düşününce cevabı hem evet, hem hiç değil. Akşamüzeri bir heyecan sahile giden kızlardan birisine 20 yıl sonra yan sitede ev kiralayıp ailesi ve annesiyle 1 ay kalacağını söylesem ne düşünür acaba diye geçirdim aklımdan...

Yazlık evde mutfak eşyaları kısıtlıydı. Başı sonu 6 tane tabak vardı. Düz, beyaz porselen tabaklar. Kahvaltıda, yemekte, tatlı yerken, meyve yerken falan hep aynı tabakları kullandık. Hiç seçenek olmayınca yanlış tabak diye de birşey olmadı. "Aaaa, düz tabakta sulu yemek olur mu?" Ya da "yemek tabağıyla kahvaltı sofrası hazırlanır mı? derdi yok. Başka seçenek yok, yani hata yapma olanağın yok. Bardak da öyle. düz cam bardaklar. Rakı, meşrubat, şarap ya da su fark etmez. Bardak tek tip. Bu durumu kısıtlayıcı sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Uygunsuz birşey yapma olasılığı olmaması nasıl bir özgürlük bilemezsiniz! Seçim hakkın yok. Yani doğru birşey yapmıyor olsan da yanlış yaptığını kimse söyleyemez!

Hiç hata yapmamak mümkün olabilir mi? Özgürlük seçme sanşında mı, hata yapma riski taşımayan sınırlılıkta mı?

Eve dönünce filmlere kavuştuk. İlki Ferzan Özpetek'in son filmi. Ne zamandır isteyip de seyredemediğimiz bir filmdi. Serseri Mayınlar. Nefisti. Bir başkası için yaşamak, bir başkasını üzmemek için yaşamak, saklanmak, kendi seçimlerini, hayatını yaşayamamak üzerine birbirinden ilginç karakterlerle, tipik bir Ferzan Özpetek filmiydi.
Diğeri de bu günlerin gündemi olan film "Başlangıç". Karmakarışık bir filmdi. Rüyalar gerçeklerle içiçe geçmiş. İçine özlem, kayıp, umutlar, baba-oğul ilişkileri, bilinçaltı, altının da altı falan girince merak uyandıran, ilginç bir film olmuş. Rüyada yaşamayı tercih edenler, rüya kuranlar, rüya çalanlar, fikir ekenler derken gece sabaha kadar acaip rüyalar gördüm. Babam, babaannem ve hatırlayamadığım detaylar.

Zaten son zamanlarda gelmişim, geçmişim, dostlarım, sevdiklerim falan gönlüm dopdolu. Bir de insanlarla ilgili şaşkınlığım. Beni tanır dediklerimin hakkımda söylediği şeyler, ben tanırım dediklerim hakkında hiç bilmediklerim!

Şu anda Adana'da havaalanındayım. Hava sıcaklığı insaflı. Havaalanı küçücük. Yarın da başka havaalanlarındayım. Yollar, yolculuklar benim sevdiğim şeyler. Kitaplar, dergiler, düşünmeler, kendimle başbaşa zamanlar...

Yaşadığımız hayatlar, rüyalar, hayaller, hayalkırıkları, öfkeler, pişmanlıklar, heyecanlar, dostlar. Seçimler...

"Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelere dönüşür; düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür; duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür; davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür; alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür; değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür; karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür." Mahatma Gandi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder