4 Mart 2012 Pazar

Sade kahve

Kızlar evde dans gösterisi yapıyor. Bu yeni takıntı. Yeni dediysem, bir yılı buldu. Kızlar bir araya geldi mi, youtube dan bir şarkı seçiliyor, başlıyorlar dansa... Saçlar başlar savruluyor, montlar yere atılıyor, bir afra bir tafra... Seyretmek zorunlu, seyretmek yetmiyor, gözünü kırpmayacaksın. Gülmek yok, konuşmak yok. Mahkeme salonunda gibi seyrediliyor. İtiraf ediyorum, bazen çok komik oluyor. Anneler dizilip seyrediyor ve gülmekten ölüyoruz. Perşembe akşamı üçlüydüler. Araya çiftetelli falan da girdi. Şu anda ikisi karşımda son derece karışık bir koreografi çalışıyorlar, Katty Perry söylüyor. Kaçıncı tekrar oldu sayamadım. Bir de ciddi çalışıyorlar ki, takdir etmeden edemiyor insan. Bir emek, bir özen...
Nihayet güneş göründü bu hafta sonu! Dün tüm günü sokakalarda geçirdik. Zeynep kurstayken deniz kenarında yürüyüş nefisti. Sonra ana kız ayakkabı tutkumuza yenilip kendimize ayakkabılar aldık. Sevine sevine... Sonra Hisarönü'ne gittik. Kemeraltı, Hisarönü falan kızımın kalemi yerler değildir katiyyen. Bizimki cafe insanı. Ama keçelerle bir sürü şey yapmayı seviyor diye keçe almaya gittik. Eve döndüğümüzde akşam olmuştu. Bugünü de pek keyifli geçirdik. Evde epeyce tembellik ettik sabah. Sonrası daha da güzel bir gün oldu.
Geçen hafta Zeynep'le ilgili bir şey daha öğrendim. Okul başaldığından beri servisinden dertli. Sürekli de dile getiriyor. Ama biz pek de üzerinde durmadık. O söylemeketen vazgeçmedi. Sonunda geçen gün ipod'la geldi. Servisin içinin fotoğraflarını çekmiş. Haklıymış çocuğum. Servis leş gibi, ayrıca koltuklar rezil durumda. Şoförün sesini kaydetmiş. Adam yoldaki her arabayla epeyce kaba şekilde kavgalı. Fotoğrafları görüp, kaydı dinleyince okulu aradık hemen. Meğer benim kızım hem çok kararlı hem de çok yaratıcıymış. Kendimden utandım. Hem kızımı aylardır dikkate almadım diye, hem de bu kararlilığı daha önce bu netlikte göremediğim için. Ama hemen onu takdir ettim. Öğrendiğim gibi, özüne dokunmaya çalışarak...
Geçtiğimiz hafta kendim olma yolundaki taahütlerimi büyük ölçüde yerine getirdim. Masama yavru kedi oyuncağımı koydum. Kendimi takdir ettim. Etrafımdaki takdir fırsatlarının gördüysem, kaçırmadım. Henüz hayaller günlüğüme başlamadım ama başlayacağım. Koçluk görüşmelerimi de takvime girdim!
Özetle haftayı yine koştur, koştur geçirdim. Arada bir beni zorlayacağından endişe ettiğim konuşmayı da sanırım başarıyla atlattım.

Birden mart ayının ortası geliyor Arada bir de şu "işlerime yetişemiyorum" paniğini azaltabilsem...

Yürüyüşler, taahütlerim içinde en sevdiğim. De, ben hayatımı nasıl sadeleştiricem acabağ? Ha bire bi'şey ekliyorum. Şimdilik sade olan sadece(!) içtiğim kahve.

Gülmüş ve gülmüştük,  beraber ve ayrı ayrı, yüksek sesle ve sessiz, görmezden gelinmesi gereken ne varsa görmezden gelmeye.
Dünyamızdan kurtarılacak hiçbir şey yoksa hiçbirşeyden yeni bir dünya kurmaya kararlıydık. Hayatımın en güzel günlerinden biri,
Hayatımı yaşadığım ve hayatım hakkında hiç düşünmediğim bir gündü. Paul Auster/Kış Günlüğü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder