23 Mart 2010 Salı

yerim mevkii

Diğerleri kendimizi dünyada konumlandırmamızı sağlıyor. Falancadan daha iyi, filancadan daha kötü resim yapıyoruz, daha zayıf ya da daha şişmanız, daha güzel ya da daha çirkiniz, vs. Etrafta ne kadar fazla insan varsa kıyaslama da o kadar fazla! Yaşamın epeyce bir kısmı kendini konumlama, sonra "doğru" konumlama, sonra da bulunduğu yeri hazmetmeyle geçiyor. Hepimiz en muteber yerlerde konumlanamıyoruz tabii. Allahtan çeşitli birleşimler var. Güzel değil ama hoş kız, hem de çok akıllı. (Şahane bir birleşim!) Hem çirkin, hem salak hem de gıcık (Eyvaaah!) Çok şeker birisi aslında biraz tanıyınca fikrin değişiyor...(ı-ııh) Bu derecelendirmeler hep diğerleriyle kıyaslamayla yapılıyor ya da genel bir ortalamaya göre.

Sonunda yerini buluyorsun (çoğu kez hayal ettiğin yer olmasa da...). Ortalama bir yerlerde konumlanıp ortalamanın üzerinde bir-iki özelliğin de varsa, ego kurtuluyor!
"Çok güzel değilim ama kendime göre bir havam var", "Tamam dahi değilim ama salak değilim, kafam çalışıyor çok şükür", "Ev işlerinde çok iyi değilim ama çok güzel yemek yaparım", vs.

Genel geçer değerlere göre yerini bulma işi ömrün epeyce bir kısmını alıyor. Ergenlik dönemini kabusa çeviren asıl konu da bu değil mi? Durma kendini O'nunla bununla karşılaştırıp sürekli yetersiz hissedersin. (Gerçi ben ergenliğini geçeli çoook zaman olmuş ama hala kendisiyle ilgili algısını başkalarının duruma bağlı sürekli değiştiren koca insanlar tanıyorum.)

Çooook zamandır, yerimi buldum. Kabullendim. Etraftakiler yerimi bir kere daha değerlendirmemi hiiiç gerektirmiyor. Du.
Yeni işyerimde tanıdığım, en sık birlikte çalıştığım insanlardan birisi bana yıllar sonra ergenliğimi geri getirdi!!!
Bu sefer hissettiğim kıskançlık değil hayranlık. O'nun gibi olmak istediğim öyle çok özelliği var ki! Yerimi beğenmez oldum.
Çok beğendiğim insanlar oldu hep. Kimini uzaktan takdir ettim, kimiyle yakın dost oldum. Epeydir ilk defa "keşke ben de onun gibi olsam" diyorum. Kendime öyle olmadığım için ufak ufak kızarak (kıskançlık???)

Esmer, zayıfça, sıcak ve kıvırcık. Baksan bir şeye benzetemezsin. Ta ki sana bakacak. Gözünün içine. Seni çok seviyormuş gibi, kimsenin sevmediği gibi. Hep seni beklemiş gibi, her şeyi anlatacakmış gibi, her şeyini verecekmiş gibi, sonrası yokmuş gibi, umrunda değilmiş gibi dertli dertli bakacak sana... "İçimde böyle bir yer mi varmış" dersin, oralarına kadar değer. Ece Temelkuran/Muz Sesleri

Perşembe, Cuma seyahat. Hem bir seminer hem bolca iş!

Şehirlerarası yolculuk yapmayı seviyorum. Şehirden uzaklaşırken bütün nefret ettiğim (aslında tam da nefret değil, tiksinme sanırım)insanları sanki o şehirde bıraktığımı düşünmeyi seviyorum. Kaan Sezyum/Küçük Şeyler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder