Kaldığımız yerden devam...
Havaalanında kahve vakumlayan abiye öfkemi okuyanlar medeniyet sevdiğimi düşünmüş olabilir. Doğrudur. Çayın çorbanın höpürdetilmesine ilave olarak çatala parmakla destek verilmesi de beni bitirir. Elle yemeğe değil itirazım. Ama salata da parmakla ittirilmez ki be anacım!
Medeniyet iyi tabii ama içimde mağara devri ihtiyaçlarına göre tercih yapan bir kadın daha yaşıyor. Üstelik bu hafta emin oldum, ben yalnız değilim! Kadınlık aleminde, bir tarafı benim gibi epeyceeee gerilerde kalmış kadınlar var, çok şükür!
Erkeklerde tüm karizmayı sıfırlayan şeyler deyince; şimdi bir kere adam dediğin üşümeyecek. "Nası yani" diyen varsa hemen açıklayayım. Kar yağarken denize girme gibi ergenlik düzeyi saçmalıklardan bahsetmiyorum. Ama sürekli üşüyen, kalın kalın giyinen, kapıdan cıkmadan soğuktan şikayet eden, hep eli ayağı buz gibi bir erkeği cazip bulabilecek kadın tanımıyorum. Varsa haber versin.
Bir de sinekten, böcekten, hayvandan korkulmayacak. "O da insan, nerede eşitlik, bunlar çok aptalca" diyenler buradan itibaren okumasınlar bence. Çekirge görünce çekirgeden daha çevik hale gelen adamların, devir 21. yy da olsa, fazla şansı yok bence. Varsa, nasıl diyeyim, ona şans denmez!
Listemizde kahve ısmarlarken light süt ayrıntısı eklemek de var. Bu arkadaşlar bana kendimi hepten çağ dışı hissettiriyorlar, zira sayıca çok arttılar. Ama yok, ben ekledim bunu karizma bitiren şeyler listesine. Light sütlü kahve siparişi olmuyor yahu!
Yanlış telaffuz edilen kelimeler! Şive başka bir şey, kiminde sempatik bile olabiliyor. Ama kelime telaffuzunda hatalar kadar bir erkekte karizma öldüren şey azdır derim.
Fiziksel özellikler konusunda kararsızım. Burada bir ortak nokta bulamadım.
İtiraflar deyince haliyle daha ele avuca gelir şeyler bekleyenlere "şimdilik idare edin" diyeceğim.
Bu hafta hayatımda bir ilk daha gerçekleşti. Nartaneleri projesi kapsamındaki mentee'm ile tanıştım. Ne kadar etkilendiğimi, nasıl bir sorumluluk hissettiğimi, ne çok heyecanlığımı anlatamam... Belki bir başka yazıda biraz daha geniş yazarım. Allah'a şükrediyorum. Bana bir ömürde birden çok hayata dokunma fırsatı verdiği için...
İşte hem çok yoğun hem de heyecanlı bir zamandayız. Deprem düzeyinde yenilikler, değişikler, bir biri üstüne eklenen işler... Bir kere daha şükrediyorum; çalışmayı çok sevdiğim ve sevdiğim şeyi yapabildiğim için.
Hafta dopdoluydu, hafta sonumuz hareketli. Yarın pazar olmasına rağmen okulda kermese gideceğiz sabah.
Kızımla sohbetlerimiz beni şaşırtıyor. Koca insan lafları, deyimler, espriler, ben diliyle ifadeler... Sonra uykulu gözlerle evin içinde atlet-kilot kaldığında minnacık göbeğiyle nasıl hala küçücük...
Sınavlar, notlar, heyecanlar, kaygılar, umursamamalar, çok meraklar, evden çıkarken bir türlü hazırlanamamalar, 38 yaşında koçluk eğitimlerinde öğrendiğim takdir cümlelerinin 9 yaşındaki kızımın dudaklarından doğallıkla çıkıvermesi. Ben de her daim dolan gözler... Mutluluktan, pişmanlıktan, öfkeden, gururdan, hayranlıktan, endişeden,...
Dün tanıştığım nartanesi kızım 19 yaşında. Beş kardeşi ve benden sadece üç yaş büyük bir annesi var. Mentee ve mentor kelimeleri fazlasıyla yabancı olduğu için annesi mentee yerine mantı, mentor yerine garnitür demiş. Çok güldük ama çok da beğendik.
Artık anne, koç, çakma ev hanımı, gerçek iş hanımı ve mentor olmaya ilave olarak ben bir de garnitürüm.
Evrende tesadüf diye bir şey olmadığını da düşününce, ne dersiniz? Garnitür olmak bana çok uymadı mı?
"Kesin bir yanıt verebileceğim için mutluydum; öyle de yaptım. "Bilmiyorum" dedim." Mark Twain
26 Kasım 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder