14 Aralık 2011 Çarşamba

Sabır

Bu cuma, yani yarından sonra bir gün de olsa tatil yapacağım. Sabah bir arkadaşımla brunch, öğleden sonra kendi başıma sokaklarda dolaşma, kitapçı gezme, kahve içme planım var. Hatta belki sinema. Akşam kızım arkadaşına gidecek. Umudum yağmur, çamur olmaması.
Dır dır şikayet edip durmak istemiyorum ama yorgunummmm. Yorgun ve gerginim.

Arada güzel şeyler oluyor olmasına... Ama diyorum ya ben uykusuz gece, rüya ve gizli depresyon yorgunuyum.

Pazar günü akşam hava kararmışken karşıdan karşıya geçerken arkamda bir anne kız vardı. Anne kızına gözünü ışıktan ayırmamasını sıki sıkı tembih etti. "Sakın" dedi, "önündekilere izleme, sen ışığa bak. Yeşil olmadan karşıya geçmek yok!" Derken yol bomboş kaldı. Koşarak geçiverdi insanlar karşıya. Anne bir kere daha uyardı kızını; "hepsi yanlış yapıyor" dedi. Küçük kız "hepsi mi?!" diye sordu.
Düşündüm. Ne demek lazım çocuğa?
"Yeşil ışıkta geçilir sen sakın başkalarına aldırma" mı?
"Yeşil ışıkta geçilir ama yolun durumuna göre sen arada esneklik yapabilirsin" mi?
"Doğrusu yeşil ışıkta geçmektir ama her zaman yolu kollayıp ışık ne olursa olsun geçenler vardır. Bu tehlikelidir aslında. Biz şimdilik ışığı bekleyelim ama sen büyüyünce karar verirsin" mi?

Yoksa en iyisi hiç birşey söylememek mi? Herkes kendi yolunu bulmaz mı zaten?

"Anne, yol boş da olsa sen hep yeşil ışığı bekler misin? Bazen yola bakıp, bazen millete uyup kırmızıda geçmez misin?" derse ne dersiniz?

Ben bekliyorum çoğunlukla. Yeşil ışığı, yorgunluğumun geçmesini, günlerin akıp gitmesini...

İçinizdeki çamur çökene ve su berraklaşana kadar bekleyecek sabrınız var mı? Lao Tzu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder