5 Ağustos 2012 Pazar

Hikayeler

"Yazı yazmaya niyetlenenin soyut kavramları tarif etmesi gerekir" gibi bir şey demişti Çetin Altan bir röportajında. Unutmadım. O'nun mutluluk tarifi hala kulağımdadır. "Mutluluk zamanının farkında olmamaktır."
Doğru ya, yazı bir tarif etme çabası... Ben epeydir kendim için önemli kavramları kendime tarif etmeye çalışıyorum. Bunun yazı yazmayı sevmemle ilgisi yok. Yazı benim tarifleri kaydetme yolum şu ara. Ben tarifleri yolumu karıştırıyormuşum gibi hissetmeye başladığımda yapıyorum. Bir kutup yıldızı bulmak ve nereye döneceğimi tayin edebilmek için...

Koçluklarımda da bu kısım hem beni hem danışanı en zorlayan kısım oluyor. Kutup yıldızını bulmak ve rotayı yeniden kurmak...
Sağlam bir rota olmayınca her rüzgar bizi bir yerlere savuruyor. Sonunda daha fazla savrulmamak için, sadece rüzgara direnen ve tüm çabası olduğu yere daha sıkı, daha sıkı demirlemeyerek sabit kalmaya çalışan gemilere dönüyoruz. Rüzgarlara direnmek biz tüketip artık harekete geçmek isteyince, ilk sorumuz "nereye?" Yolu bulmak için ihtiyacımız kutup yıldızı.

Kutup yıldızını bulma soruları zor sorular:
Başarılı olmak istiyorum: Peki "başarı" senin için ne?
Mutlu olmak istiyorum: "Mutlu olduğunu nasıl bilirsin, senin için "mutluluk" ne?"
Özgür olmak istiyorum: "Özgürlüğün senin için ne anlama geldiğini tarif eder misin?"
Değerli hissetmek istiyorum: "Senin için birşeyi/birini değerli kılan ne?"

Ben kendi tariflerimle başbaşayım bloggerlarım. Benim için başarı, mutluluk, özgürlük, vb ne anlama geliyor? Her bir tarif başka bir kutup yıldızı. O'nu bulup yola karar vermek gerekiyor.

Başarı konusu aklımda uzundur. Bir hayatı başarılı yapan nedir?
  • Hedeflerine ulaşmış olmak (mı?) (Ya hedeflerinin seni mutlu etmediğini fark ettiysen?)
  • Mutlu olmak (mı?) (Ya senin mutluluğun başkalarını mutsuz ettiyse?)
  • Onay, kabul, takdir görmek (mi?) (Ya onay, kabul için hep taviz verdiysen?)
  • Çok para, ünvan, itibar, sosyal statü (mü?) (Ya bunun için sevdiğin şeyler/kişilerden çok zaman çaldıysan?)
  • Hiç pişman olmamak (mı?) (Ya tüm hataların bedelini başkaları ödediyse?)
Size söylemiştim, su uyur insanın içindeki sabotajcı uyumaz. Ne gönül rahatlıyla tarif yapabilirsin, ne kutup yıldızına tutunup yol bulabilirsin. Gönlü kamil olsun dileyen sesleri susturmaz. Elbet sonunda o seslerden sadece birisi duyulur olur.

"Anlatacak hikayeleri olan bir hayat başarılıdır." İşte benim tarifim bu bloggerlarım. Hikayeler benim peşinde olduğum... İşimi bunca sevme nedenim de bu. Koçluğu çok sevme nedenim bu. Kitaplara aşkımın nedeni bu. Ben hikayeler dinlemeyi seviyorum. Hikayeler biriktirmeyi. Hikayeler okumayı. Bir ömrü birden çok defa yaşama imkanı verdiğine inandığım şey hikayeler.
Hikayeler onları sevdiğimi biliyor. Beni buluyorlar her yerde. İstanbul'da uçağa yetişme riskim bir taksiciyle uçağa yetişme hikayesine dönüşüyor, ya da bir başka taksicinin yangından adam kurtarma hikayesini dinliyorum, bir iş başvurusunda babasını model alan gencin babasının hikayesini dinliyorum. Tüm renkli hikayesi olanlara denk (!) geliyorum. Oysa ne dost canlısı ne de konuşkanım. Ben hikayeleri ve hikayesi olanları seviyorum. Böylece hikayeler beni buluyor.

Benim bir başarı hikayem olur mu bilmem. Ama "başarılı oldum ben hayatımda" diyebilmem için hikayesi olan bir hayatım olmasını istiyorum. Anlatmak, paylaşmak da isterim elbet ama asıl istediğim gözlerimi kapatırken hatırlayacak bir sürü hikaye olması. Hikayeler hep eğlenceli, hep mutlu, hep başarılı olmuyor. Farkındayım. Bir hiayeyi "hikaye" yapan bu değil mi zaten. İster öykü, ister film, ister müzik olsun birşeyi hikaye yapan içinde inişler, çıkışlar, değişen tonlar, duygular olması... Cesareti olmayanların hatırlanmaya değer hikayeleri olmayacağını biliyorum.
Bir başka tarif isterseniz şöyle derim; "Başarı bir ömüre birden çok yaşam sığdırmaktır. Nasıl sığdırabiliyorsan..."  

"Bizler yalnız hayvanlarız. Zamanımızı daha az yalnız olmaya uğraşarak geçiriyoruz. Kadim yöntemlerimizden biri hikayeler anlatmak ve de dinleyicinin "Evet, işte böyle olmalı, öyle olması gerektiğini hissediyorum. Sandığın kadar yalnız değilsin" demesi ve bunu hissetmesi için yalvarmaktır." John Steinbeck
Kitap: Hikayenin Gücü/Annette Simmons
Film: Kuzgun (Kanlı birazcık)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder