11 Şubat 2010 Perşembe

günler günlerin ardından

Yorgunuuuummmm. O kadar çok işim var ki!!!

Yazılarımın ardından beni arayıp soranlar olmasına bayılıyorum! Beni okuyanlar var! Beni önemseyip arayanlar var!

Kaybolma konusundaki depresyonum geçmez. Yani dertlenecek bir şey yok. Depresyonum geçse kaybolmam geçmez. Yolumu bulsam, dosyalarım kaybolur. Hepsi olsa uçağı tutturamam. "Ne yapalım ben de böyleyim" demek istiyorum ama bir kere de yolumu izimi bulsam, hayatımı azıcık kolaylaştırsam gerçekten iyi olacak.

Mekanı uzak, kendisi gönlümün en içinde arkadaşlarımdan birisi bana masallara ve bilim kurgulara bayılmamın sebebinin kendimle ilgili acımasız gerçekçiliğim olduğunu söyledi. Hadi bakalııııııım!
Kendine hiç masal anlatmayan birisi olduğumdan bana masal anlatılmasını sevdiğimi söyledi. Her zaman bana, böyle "dan" diye ve basitce beni anlatıveren arkadaşıma önce itiraz ettim. "Yok yahu, ben olumluları gören, kıymetini bilen biriyim" dedim. "Doğru" dedi, ama olumsuzları gördüğün kadar. "Sen her zaman yapman gerekeni yapan ama görmesen de olacak herşeyi sürekli gören, kendini hiç kandırmayan birisin. Üstelik kimsenin seni kandırmasına da fırsat vermiyorsun."

"Öyle miyim???"

"Kimse seni olmayan ülkeye inandıramıyor. Her gerçeği içinde bulunduğu koşullarda görüyorsun. O yüzden basitçe anlıyor, kolay uyum sağlıyorsun. Gözlerinle gerçekler arasında bir perde yok. Herşey çok çıplak. O yüzden hiç birşey sana çok zor gelmiyor ama hiç kolay da olmuyor. Hiç birşey senin gözünde çok kötü değil ama çok iyi de değil. Hayat hiç bir dönemde rüya gibi olmuyor. Olduğu gibi, her zaman."

Psikodramalar aklıma geldi, terapi seanslarım... Üzerinde epeyce düşündüm. Düşününce bir bir aklıma geldi bana söylenenler, annemin söyledikleri... Haklı galiba. Yaşamımı/kendimi makyajlamayı, giydirmeyi, rötuşlamayı beceremiyorum. (Gerçek makyajda fena değilimdir ama)Bu yüzden hayatımı zorlaştırdığımı, kendimi azıcık kandırmamın, kendime insaf etmenin hakkım olduğunu söyleyen terapistimi duyar gibi oldum. Çoşkularımın, vazgeçilmezlerimin çok az olmasının, hep tedbirli olduğum halde başkalarını şaşırtan cesaretimin, sakin olmamamın ya da özetle fazlasıyla sıkıcı birisi olmamın sebebi de bu herhalde.
Tuhaftır, bu içgörü bana iyi geldi. Gerçeklik duygusu hoşuma gitti. (İnsan ille de iyi birşey buluyor kendisiyle ilgili) Gerçi arkadaşım; "kızım ben sana bunu iyi birşey olarak söylemedim ki, azıcık bunu azaltsan diye söyledim" dedi. Ben geribildirimin o tarafına konsantre değilim. Belki sonra...

Hem ben kendimi masal okuyup bilim kurgu seyrederek eğlemeye bayılıyorum.

36 yaşından sonra bir harikalar diyarı yaratıp sonrada bunun bir rüya olduğunu anlama riskim olmamasına memnun oldum.

Bugün eski işyerinden arkadaşlarımla öğle yemeğine gittim. Keyifli ama heyecanlıydım. Neden bilmem sahneye çıkmak gibiydi. Öööle upuzun bir masa... Çoğuyla konuşamadık bile. Kimini çok yakın, kimini sandığımdan uzak hissettim.


"Kendinizin cömert olduğunu bilebilirsiniz ama cömertliğinizi gösteren bir davranışta bulunmadıkça cömertliğiniz bir kavram olarak kalır. Kendinizin sevecen olduğunu bilirsiniz. Ama birisine sevecen davranmadıkça, elinizde kendinizle ilgili, bir düşünceden başka şey yoktur. Kavram deneyim olana kadar sadece spekülasyondur." Tanrı ile Sohbet/Neale Donald Walsch

Bir dahaki sefere azıcık şiir... Ben de özledim şiirleri.

Kitap: Roman Kahramanları (Dergi mi demeliydim?)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder