Hafta sonu çok fena kandırdı bizi hava tahminleri. C.tesi umut ve kararlılıkla kalktım sabahın köründe. Hazırlandım, süslendim, püslendim. Hava güzel olacak ya, biz gezeceğiz... Sabah doktor randevum vardı. Hava karanlıktı ama erken olmasına yordum. Doktordan gayet sağlıklı olduğumu öğrenip döndüm. Eh, motivasyonum daha da arttı. Kahvaltı mahvaltı ardından c.tesi klasiği kızı piyanoya bıraktık. Hava hala kapalı, hatta rüzgar artıyor gibiydi ama biz de uzaklara gitme umudu devam... C.tesi yürüyüşü yerine 23 Nisan fırsatlı Mısır turlarına baktık. Çok istiyorum Mısır'a gitmeyi. Merak ediyorum. Her yeri merak ettiğim gibi! Arada hangi eşimizi dostumuzu aradıysak bir plan yapamadık. Hava iyiden iyiye kapandı, rüzgar arttı da arttı. Sonunda kendimizi bir alışveriş merkezine bıraktık. Hayatımızda ilk defa tencere, tava alışverişi için dolaştık. Çok hoşuma gitti. Neredeyse çocuk yaşta ve beş parasız evlendiğimden mutfağımın benim seçimlerinden oluştuğunu söylemem zor. Gerçi ben bunu hiiiç dert etmedim ya yeni tencerelerimi çok beğendim. İnsanın kendine hayret etmesi hiç bitmiyor!
C.tesi akşam üzeri şansımız döndü. Öncelikle hava karalı bir halde şakır şakır yağmura döndü. Can arkadaşlarımızdan birisiyle balık yedik, diğerlerine akşam oturmasına gittik. Çayır, çimen ya da deniz kenarı olmadı ama çok keyifli bir gün oldu işte. C.tesi akşamı çok sevdiğim iki filme de takıldık ara sıra. İlki Woody Allen'ın Maç Sayısı. Diğeri ise Sil Baştan diye çevirilmiş olan "Internal Sunshine of the Spotless Mind". Jim Carrey'nin çektiği aşk acısından kurtulmak için hafızasını sildirmeye karar verip, sonrasında anılarını kurtarma mücadelesini O'nun anıları içinde izlediğiniz enfes film.
Pazar günü hava tahmini azizliğinin devamıydı. Pırıl pırıl başladı gün. Allah'tan sabah kahvaltısına bir programımız vardı. Çook güzel bir yere, hem de ilk kez gittik. Çiçek açmış ağaçlar, papatyalar arasındaydık, nihayet. Şimdiki işimde yıllar yıllar önce çalıştığım zamandan bana kalan, hiç kopmadığımız arkadaşlarımızla...
Sonrası bildik pazar gündemi.
Bir arkadaşımın söylediği gibi ben EFBİAY ajanı olmadığımdan yaşamımın yazılıp okunası ilginç detayları öylesine az ki. Günler arasında farkı yaratan sadece duygular. Duygularımı yazmakta becerikli değilim fazla. Aslına bakarsanız o kadar istekli de değilim. İsteksizliğimin bir kısmı cesaretsizlik de olabilir.
Fakat yaşaımımın bu dönemini tarifleyecek olsam anlatacaklarım bir mevsim geçişi tarifi gibi olurdu. Pırıl pırıl bir aydınlık beklerken sebepsiz (belki zamansız) bir karanlık. Simsiyah bulutlar arasından çıkıveren bir güneş. Ben hep bir parça böyleyimdir ama bu ara fazlaca geçişli. Fazla beklenmedik, fazla hızlı.
Belki yorgun hissetmemin sebebi de budur.
Hem takvimin hem de duygularımın mevsimine en uygun kişiden, Nietzche'den iki şahane aforizmayı gönderen sevgili arkadaşıma teşekkürlerimle... Bugün sadece bir tanesi.
"Uçurumları sevenin kanatları olmalı" Nietzche
23 Şubat 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder