4 Ekim 2012 Perşembe

Renkli rüyalar

"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs ve hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt kalem aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra öptüm. Yazmazsam deli olacaktım." Sait Faik

Yazmak bana iyi geliyor.
"Okuyorum, yazmaya devam et diyenler güç ve cesaret veriyor:))

Satürn hayırlısıyla çıkıyor burcumdan bloggerlar! Terazi alemi olarak o kadar mesuduz ki bu akşam Satürn'den kurtuluş partisi bile yaptık!

Rüyalarım yine  Salvador Dali tablosu tadında, yorumlar kifayetsiz...

Yarın akşamüstü İstanbul yolcusuyuz. Sirk, gezme, eş-dost. Seviyorum İstanbul'a gitmeyi, hele mevsim baharsa... Mevsimler deyince, Ece Temelkuran da kış severmiş demiştim ya, yine  çoook güzel bir alıntısıyla rüya aleminin bu geceki şovuna akıyorum. Hayırdır olsun inşallah...

Yaz, fazla şımartılmıştır, fazla havalı. Beden kusurlarını göstermeye zorlayıp yorar insanı. Bedenlerin mevsimidir yaz; yani sükseli bir kimse değilsen bitiktir işin.
Bahar tehlikelidir. İnsana olmayacak işler yaptırdığı gibi çabucak kaçtığı için suçu hiçbir zaman ispatlanamamıştır. Tekin değildir yani.
Sonbahar başlangıç ve sondur. Niyeyse hep bir şeye karar vermelisindir sonbaharda...
Mevsimlerin en merhametlisidir kış. Evin mevsimi, sarılmanın, sarınmanın, sarmalanmanın. Uzun çayların, derinlemesine yemeklerin, etraflıca içmelerin mevsimi...Karşılaşmaların değil buluşmaların... Sıcak olan her şeye doğru neşeyle yönelmenin, böylece beraber ılımanın..

Ece Temelkuran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder