21 Aralık 2009 Pazartesi

çarşı-pazar

Çakma ev hanımlığının sonlarına yaklaştığımız bu günlerde iş görüşmeleri ve bana yaşattıkları konularına girelim azıcık.
Ben çalışma hayatında epeyce iş görüşme yapmış biriyim ama deneyimim "işe alan" tarafında. İş isteyen olarak hayatım boyunca 2 görüşme yapmıştım. İlki 11 yıl çalıştığım şirkette, ikincisi ise sanırım altıncı ya da yedinci yılımdaydı. "Gözümü çalıştığım şirkette açtım" desem gayet yerinde olur.
Epeyce hararetli bir sektörde, sektörün kendisinden de hararetli bir yer olan eski işyerimde; onca işe-güce ve strese rağmen keyifli bir çalışma ortamı yaratan dostluklar vardır. Bir de yapılan her işin seviyesi gerçekten çok yüksektir. Tüm bunlar zorluklara rağmen çalışmayı keyifli hale getirir.
İşten ayrılmadan önce hayatıma dahil olan iş fırsatları ve bu fırsatları takip eden iş görüşmeleriyle anladım ki, herkes işyeri için aynı şeyleri düşünüyor. Tamı tamına aynı! "En çok biz çalışıyoruz", "burası hayatta kalmanın çok zor olduğu bir sektör, stres çok", "bir fonksiyon değil, gerçek bir business partner'ız". Tabii her şirkette dahili ve harici "kötü"ler var ve tabii bizden beklenen bu kötülere geçit vermemek. Kimi hafif bir endişeyle, kimi gerçekten kendilerinin yegane olduğunu sanarak, kimi söylediklerinin aslında dilekleri olduğunun farkında, kimi değildi... E tabii bir yandan şirket stratejileri hayata geçirilmeli, bir yandan operasyonun işlemesini sağlanmalı, bir yandan vizyonumuz gerçekleştirilmeliydi.

Hepsinde dünyanın kendi şirketlerinin içine sığdığı yanılgısı.

Görüşülen mekan son derece şık, etraftaki herkesin az sonra bir resepsiyona katılacakmış gibi olduğu bir ofis, pek devasa, pek meşhur iş kulelerinden biri ya da bir havaalanı da olsa içerik aynıydı.

Duygularıma gelince; her görüşmenin sonunda bir zamanlar ben de dünyayı çalıştığım şirkete sığmış sananlardan birisi miydim acaba diye endişe ettim. Dünyam bu kadar küçülmüş müydü?

O yüzden bu "market value" falan çok aklıma yatmıyor benim. Aslına bakarsanız derdim de değil. Yaşamı bir "market"e indirgemek...

Çakma evhanımlığı serüvenimde dört görüşme yaptım. Üçü sonuçlandı. Bambaşka sektörler, ortamlar, insanlar... Bir sürü yeni kişiyle tanıştım, sektör tanıdım. Görüşmelerim (nedendir bilmem) 3 saatten kısa sürmedi. Görüşmelerin sonunda kararımı belirleyen bana anlatılanlarla, teklifler ve sadece içimden geçenler arasındaki birlik oldu. İki iş teklifi aldım, bir red cevabı.
Son görüşmenin sonucunu bilmiyorum ama benim cevabım olumsuz olacak.

Yılbaşında ise, yeni bir iş yaşımına başlayacağım. Çalışmak, çalışmamak ve yeniden çalıacak olmak taraflarını da yazacağım. Belki yarın...

"...Zaten bana kalırsa, hangi konuda olursa olsun, gayret kendi başına çirkin ve yorucu birşeydir. Çok çabuk gülünç hale gelebilir çünkü. Belki bu yüzden, her zaman sade bir çalışkanlıktan yana oldum; kendiliğinden ve gösterişsiz çabaları sevdim. "
Murathan Mungan-Eldivenler/Eldivenler, Hikayeler

Kitap: Hipnozcu/Richard Bach ("İnanırsan başarabilirsin" türüne iyi bir örnek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder