Başı sonu 1 ay olan çakma ev hanımlığını dönemini değerlendirmeye bugün son vereceğim. İçgörü detaylarını tamamlayıp, okuyucu isteklerini de geri çevirmeden alıntılara devam... Blog'umda yemek tarifleri görmek isteyenleri de kırmayacağım elbet.
Hayatıma eklenenler: Ev işleri (gerçekten hiç bitmiyorlar ve gayet yorucular), yemekler, kekler, börekler (gittikçe ilerliyorum), diğer (gerçek)ev hanımı arkadaşlarla buluşmalar, meraklı/bazen endişeli bir bekleyiş (ne olacak bunun sonu?), internette surf, ve tabii blog'um.
Hayatımdan eksilenler: Kilo (Vallahi nedenini bilmiyorum. Ne spor yapıyorum, ne de yürüyüş... Ütünün etkisi midir acaba?), Topuklu ayakkabıyla yürüme becerisi (çakma ev hanımlığında bolca spor ayakkabı, düz bot falan giyiliyor, geçen gün topuklu ayakkabılar giydim, ilk kez giymiş gibiydim), Stres (ciddiyim, sürekli başıma bir felaket gelecekmiş gibi hissetmiyorum), çay (ne kadar az aklıma geliyor ben bile hayret ediyorum), alışveriş (meğer benim ne çok şeyim varmış!!! Önümüzdeki 2 yıl hiçbir şey almasam olur gibi görünüyor)
Hiç değişmeyenler: Küpelerimi takmadan kapı çalsa açmıyorum!
En güzel tarafı: İnsan birisini sevdiğini nasıl bilir? Ya da sevildiğini? Cevabı bilmiyorum ama tüm kalbimle sevdiğim ve sevildiğime inandığım dostlarımla mesafelere rağmen süren yakınlığımız bana sevildiğimi hissettiriyor. "Sesini duymak için aradım, naaber?" diyen uzaklardan bir eski arkadaşın sesini duymanın yaşattığı mutluluk... Bu çakma ev hanımlığında yaşadığım en güzel şey.
Dün geceyi fazla iyi geçirmedim. Huzursuzdum, uykusuz... Sabah uyandığımda hava bulutlu ve karanlıktı. "Benim gibi" diye düşündüm. Şimdi bir açıp bir kapatıyor.
Yeni bir değerlendirme dönemine kadar, çakma evhanımının gündelik hayatıyla devam edeceğiz.
"Çok yazık. Bizi biz yapan hep kusurlarımız, iyi niteliklerimiz değil"
Jose Saramago-Filin Yolculuğu
Film: Julia&Julie
2 Aralık 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder