Evin arka balkonunu kendine adres olarak benimsemiş bir güvercin var. Bıraktığı izlerin (!) epeydir farkındayım. Fakat kendisiyle yeni tanışıyoruz. Güvercinler genelde evlerin balkonlarını "çift" olarak mesken tutar. Tek eşli bilinirler. Gerçekten de genelde ya çift ya aile olurlar. Balkonlarda olmayacak yerlere yuva yaparlar, sonra yumurtalar olur, yavrular çıkar... Onları izlersin, beslersin, gitmelerini beklersin... Bu herkesin neredeyse bir kere başına gelmiştir.
Benimki hiiç öyle bildiğiniz güvercinlerden değil. Bir kere hep tek başına. Aile kurumuna fazla yüz verir bir hali yok. Pek cool bir edası var. Eve arkası dönük biçimde konuyor balkon demirine ve uzakları seyrediyor. Eğer camdan sessizce, fark edilmeden bakarsanız, onun o cool hallerini seyredebilirsiniz. Yok eğer sizi fark ederse, hemen uçup gidiyor. İnsanda "yazık, ürküttüm hayvancağızı" duygusu yerine "rahatsız ettim, ayıp oldu" duygusu uyandırarak...
Sabahları balkonumda olan bu tuhaf yabancıyı izlemeye devam edeceğim.
Benim yazarlığımdan daha önemlisi günlük yaşamımdır. O benim için daha önemli. Günlük yaşamımdaki bazı ilişkiler. Bunlar için yazarlığımı feda edebilirim. Zaten böyle olmasa daha çok yazardım. Yusuf Atılgan
(İnsan Ruhunun Haritası-Ahmet Ümit/Özgün Bir Türk Yazarı Yusuf Atılgan adlı yazısından alıntı)
Kitap: Nick Hornby-High Fidelity (Mutlaka!)
7 Aralık 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder