14 Aralık 2009 Pazartesi

gecikmiş alacakaranlık yorumu

Unutmuşum yazmayı. Elbette filmin ikincisini (şimdilerde vizyonda olan) izledim. Konuya dahil olan bir başka yakışıklı ve fakat bu sefer vampir değil, kurtadam var. Yani aşk, yine epeyce imkansız.
Amaaaa kızımız da bende bildiğimizden şaşmıyoruz. Kurtadam falan kesmiyor. O çocuğumuzda hoş, yakışıklı, o da aşık. Üstelik o da bir başka alemden, o da güçlü, o da cesur... Yok, olmuyor. Varsa yoksa Edward.

Ölümsüz olmasına rağmen ölümü çağırıştıran, bembeyaz pudraya bulanıp kırmızı ruj sürülmüş olsa ve sürekli kızımızla yan profilden boşluğa bakarak konuşsa da vampirimiz karizmada rakipsiz. O'nun o marazlı halleri, aşkı uğruna çok uzaklara gidip yine de aslında hiç gidememesi, herşeyden vazgeçip bir aşkından vazgeçmemesi, hem cesur hem çaresiz olması benim pudrayı mudrayı gözümün görmemesine sebep. Tabii bir de o bakışları, duruşu...
Shakespear'in Romeo Julyet'inden bir şiir okuduğu sahne vardı ki orada "Edward olsun da, isterse vampir olsun" dedim (sanırım 150. defa)

Bir sonraki filmi (herhalde seneye) heyecanla bekleyeceğim.

Önemli not: Bu kurtadamlar sinirlenince kontrolü kaybediyormuş. Bizim tıfıl kurtadamımız pek dertliydi "ya ben de sinirlenir de sana (kızımıza) zarar verirsem" diye. Kızımız "merak etme" falan dedi.
Hayatımdaki erkeklerden kimsenin, kocamın kurtadam falan olmadığuna çok şükrettim. Yoksa şimdiye parça pinçik olmuştum vallahi. Ben epeyce sinirlendirebiliyorum da kendilerini...

1 yorum: